19 Ocak 2018 Cuma

YENİDEN HERKESE MERHABA





                                                   




                  İş yoğunluğu ...Hayat yoğunluğu....Taşınma....


                  Başlamasam daha da uzun süre yazamayacaktım . İş hayatı , ev hayatı derken aslında  hepimiz benzer küçük farkındalıklar yaşıyoruz . İçimizde bir yerlerde paylaşma isteği uyandıran , düşündüren ya da gülümseten  yaşanmışlıklarımızı iş arkadaşımızla , eşimizle , akrabalarımızla paylaşıp zenginleştiriyor , onların yaşadıklarıyla zenginleşiyoruz.

                 Ama bazen sadece kendimize anlatmak istediğimiz zamanlar oluyor. İçimizi dökmek ya da karşı tarafın ne algıladığını önemsemek istemediğimiz zamanlar ...İşte ben böyle zamanlarda yargılanmayı hiç düşünmeden yazmak istiyorum...Bugün aslında kızıma aldığım ama ona vermeden önce okumaya başladığım roman hakkında sohbet etmek istiyorum sizlerle...
               
               
             
               Bir yazar düşünün oyuncu , öğretim görevlisi , denizci , müzisyen , okul müdürü sıfatları ile çalışmış .1934 'te ilk şiir kitabını yayımladıktan tam 20 yıl sonra ilk romanını yayımlıyor. Bu roman öyle bir ticari başarı yakalıyor ki beş sene sonra öğretmenliği bırakıp kendini tamamen yazmaya adıyor... Ne kadar çok kitap yazarsa yazsın her yazarın hayatının en olgun ve lezzetli meyvesi tadında bir başyapıtı vardır . Dünya çapında ünlenmese de en azından yazar bunu kendisi bilir. '' İşte tam olarak anlatmak istediğim de bu . Hepimiz içimizde doğuştan gelen ve gerçekleştirmekten inanılmaz keyif aldığımız becerilere sahibiz . Bunların çok zor ya da karmaşık olmasına gerek yok . Yapanı mutlu etmesi yeter . Hele bir de maddi olarak yaşamı sürdürmeye katkısı da varsa daha da güzel . Bu katkı bireysel ya da toplumsal yardım kuruluşlarında kullanılabilir.



             

                 İlk şiir kitabından 27 yıl sonra ilk romanı ile Nobel Edebiyat Ödülü'ne değer görülen Golding'in  hayatının meyvesi Sineklerin Tanrısı olmuş ve 1993 yılında gözlerini yummuş .

                Şu an elimde bulunan 36. baskısı . Yıllar önce filmini izlediğim romanı elime aldığımda , film karelerini hatırlamadığıma şükrettim . Çünkü kendisi de Kraliyet donanmasında görev alan ve denizci olan yazarın tasvirleri size olayın geçtiği yeri adeta yaşatıyor . Karakterlerin gücü inanılmaz. Duygusal zekasının çok çok yüksek olduğunu duyguları cümlelere döküşünden anladığım yazar , her bir karakterde ayrı bir düşünsel pencere açıyor ...

                 Mina Urgan'ın kitap hakkındaki yorumu şöyle :

               '' Sineklerin Tanrısı'nda gördüğümüz ıssız ada yeryüzünün cennetlerinden biridir. Çocuklar da bu adanın , okudukları Mercan Adasına çok benzediğini söylerler. Ne var ki , başlangıçta bunu hiç sezinlemediğimiz halde , atom çağının çocukları , bu güzelim adayı her açıdan cehenneme çevireceklerdir.''
               



                 Bu yorumu okuduktan sonra ellerinden cep telefonu ve tablet düşmeyen zamane çocuklarını düşündüm . Sevgili Golding yaşasaydı ve şu günümüze şahit olsaydı yaşları altı ile on iki arasında değişen çocuklar hakkındaki romanı   nasıl şekillenirdi acaba :) Merak ediyorum doğrusu...