12 Şubat 2016 Cuma

HAFIZA TESTİ (FIKRALAR 1)

 

               Blog yazarı arkadaşlar halimi daha iyi anlayacaktır. Bazen hayattaki diğer engeller , bazen de her gün orjinal yazılar yazmanın zorluğu bloğunuzu ihmal ettiğiniz sorumluluk duygusu şeklinde yansıyabilir . Bu da rahatsızlık vererek ne yazık ki bazı bloglarda gördüğüm gibi başka yazıları kopyala yapıştıra kadar gidiyor. Ben okuyucunun samimiyetine çok güveniyorum . Gerçekten kendisi için yazılmış , asıl amacı da katma değer katmak olan yazıyı hissettiğine inanıyorum . Çünkü kelimeler ve cümleler de aslında manaların kıyafet giymiş halleri bir şekilde . 

              Ben de orjinal yazılar yazmak için gayret ediyorum . Doğru ve gerçek bilgiyi sağlam yorum ve tecrübe ile harmanlayıp size sunuyorum . Sorumluluk sahibi yanım sebebiyle inanın titiz davranıyorum . Bu da bazı yazıları defalarca incelememe sebep oluyor. Bu sebeple yazı yazamadığımda mini eğlence durakları vermek istedim . Bu aynı oku fırlatmak için geri çekmek gibi zihinsel enerji birikimine yarayacaktır. Size de bunu tavsiye ederim .

              Bir araba her zaman 5. viteste çalışmaz . Nefes almak ve aldırmak iyi gelir :)


              HAFIZA  TESTİ

              Üç yaşlı adam doktorda hafıza testindedirler. Doktor ilk yaşlı adama sorar :

'' Üç kere üç kaç eder ? ''

'' 274 '' Yanıtı duyan doktor üzgün bir şekilde ikinci yaşlı adama döner : 

'' Şimdi sizin sıranız. Üç kere üç kaç eder ? ''

'' Salı .'' Doktor artık iyice ümitsiz şekilde üçüncü yaşlı adama döner

'' Evet , şimdi de sizin sıranız , üç kere üç kaç eder ?

'' Dokuz '' cevabını sevinçle karşılayan doktor , '' Bu harika nasıl buldunuz ? '' der.

           Üçüncü yaşlı adam sakince :

'' Oh , çok kolaydı '' der. '' Sadece 274 'ten salıyı çıkarttım.''


TABİİ Kİ  ALINTIDIR :) MUTLU HAFTA SONLARI

8 Şubat 2016 Pazartesi

BEN SİMİDİN YANIĞINI SEVERİM




Bu sabah erkenden küçük oğlumun resim kursu ihtiyaç listesini tamamlamak için eve en yakın kırtasiyeye gittim. Listeyi tamamlarken dışarıdan ;

- Simiiitçiiii ! Simiit taze simit diye o hepimizin sevdiği nida yükseldi.

Simit sevmeyeniniz var mı ? Ne kadar kültürümüzle bütünleşmiş samimi bir yiyecek değil mi ? En yakın arkadaşı çay mesela. Yanlarına yakışan üçüncü peynir . Biraz daha şartları zorlarsak zeytin ve domates.

Bir arkadaşınıza veya büyüğünüze çat kapı götüreceğiniz en güzel atıştırmalık.

-'' Ben simidin yanığını severim .''dedi bayan elinde gerçekten bir tarafı yanmış bir simit tutarak . Hatta simitçinin fırından özellikle istenmeyen yanmışları  kendisi için topladığını söyledi.

O an şunu düşündüm. Ben de fazla kızarmayanını seviyordum. Sistemdeki ilahi denge ne güzeldi . İstemeyi verenin asıl irade sahibi yaratıcı olduğunu tefekkür ederek şükrettim . Ya hepimiz aynı olsaydık .

Aynı renk gözden , aynı saçtan , aynı tarzdan hoşlansaydık...

Aynı yemeği , aynı kitabı , aynı sanat dalını sevseydik...

O anda bir çok aynılaşmış hal geçti gözümün önünden ve hiç hoşlanmadım .

Ve dedim ki ; farklılıklarımızla harika bir bütünü tamamlıyoruz. Aynı bir pazıl gibi . Birimiz eksilse bütünü değersizleşecek bir pazıl. Olduğumuz gibi güzeliz.

 Ben simidi az kızarmış , o çok kızarmış severken...

                                                                                           09. 02 .2016 

3 Şubat 2016 Çarşamba

GENÇ DEPRESYONU



                    Gençlerde depresyonu anlamak zordur . Gençlik ve ergenlik 
dönemi adı üstünde zaten geçici delilik hallerinin yaşandığı , ruhsal moodun sürekli değiştiği bir dönemdir . 
             
              Adeta bir duygu rüzgarına kapılan yelkenli gibi genç ve bedeni bir kasırgadan bir melteme , bir depremden bir sakinliğe değişir durur. Çoğu zaman etrafındakiler de bu sert rüzgar ve sarsıntıların şiddetinden nasibini alır ve etkilenirler. 

              Çoğu genç bunları yaşarken bazıları ne yazık ki depresyon denilen hastalıkla ve ergenlikle aynı anda mücadele etmek zorunda kalır. Araştırmalar göstermiştir ki genç yaşlarda ortaya çıkan depresyonlar ileride daha sık tekrar ederler. Bu sebeple gençlik depresyonlarının saptanması çok önemlidir.

            Tüm dünyada gençlik depresyonları tanı oranı azdır . Ülkemizde de durum aynıdır . Genelde alkol ve madde bağımlılığı tespit edilen gençler ergen psikiyatristine yönlendirilirler. Halbuki gerçek şudur ki bu gençler arasında depresyon oranı sıktır ama hiç madde kullanmayan hasta gençler de vardır. Bu gençlerde hastalığın ortaya çıkmasında kişisel özellikler , aile yapısı , toplumsal ve çevresel etmenler de etkilidir.

            Genç depresyonunun üzücü ve zor olan yanı tedaviye erişkin depresyonlarından daha dirençli olmalarıdır. Genç ilaç tedavisi ile düzelse de ilk 6 ay tekrarlama oranı yaklaşık 5 kişiden biridir . Yaklaşık 10 kişiden 4 'ünde de ilk 1 yıl içinde bu tekrar beklenir.

            Bu yazıyı yazma amacım gençlerdeki depresyon konusunda farkındalık yaratmak . Açıkcası öyle özel ve zor tablolar vardır ki deneyimli psikiyatrisleri bile yanıltabilir. Özellikle aşırı zeki gençler hastalık semptomlarını maskelemeyi  becerirler. 
     
            Gençlerle çok görüşen biri olarak bu konuda değerli ailelerden şunu özellikle istirham ediyorum .    ''Çocuklarımız bize her biri ayrı güzelliklerle gönderilmiş hediye paketleridir . Her birinin birbirinden farklı ve değerli güçlü yanları vardır. Papatya olan çocuğumuzun gül gibi kokmasını beklemek onun yaradılış özelliklerine saygısızlıktır. Yapılacak kendi güçlü yanlarını fark etmelerine destek olacak profesyonel dokunuşlar aldırmaktır. Aşırı başarı beklentisi bu nadide çiçeklerin erkenden solmasına da sebebiyet verebilmektedir. ''

             Aynı zamanda ailenin , çevrenin , okulun kısaca her şeyin dört dörtlük olduğu ama yine de bu hastalığın görüldüğü gençler vardır. Sonuçta bu beyin kimyasallarının salgılanma oranlarının bozulduğu bir hastalıktır ve aslında kimsenin en başta gencin suçu yoktur . Fakat hastalığın en önemli belirtilerinden birisidir kendini suçlamak ve değersiz hissetmek.

            Gençlerin depresyonda olabilecekleri ile ilgili uyarılar size rehberlik ve psikolojik danışma öğretmenleri ve varsa öğrenci koçundan gelebilir. Unutmayın bu kesin tanı değildir. Bu durumda yapacağınız en doğru hareket onu kesin tanı için bir ergen psikiyatristine götürmektir. 18 yaşını geçmiş gençlerde ise erişkin psikiyatristleri doğru yönlendirmeyi yapacaklardır .Çünkü ilaç kullanımına psikiyatristler karar verirler , gerekirse yazar ve takibini yaparlar. Psikoterapi desteğine karar verirlerse de ise bunun için özel eğitim almış psikologlara ve psikiyatristlere yönlendirirler. Bir öğrenci koçu ise asla tedavi etmez ve psikoterapi uygulamaz .  Saygılarımla...




NOT : Tıbbi veriler için American J. Of Psychiatry 'den faydalanılmıştır.

HACKLEDİN DE NE OLDU?



                        Anthony Bouardain'i tanır mısınız ? Kendisi dünyaca çok ünlü bir şeftir. Tüm dünyayı dolaşır , gittiği yerlerin ünlü lezzetlerini tanıtır. Geçen Çin 'deydi . Genelde programda kendisini gezdiren biri olur . Bu programda açık açık hacker olduğunu söyleyen bir genç vardı . '' Üniversiteye gitmedim .'' dediğini hatırlıyorum. 

                  Bunları neredeyse unutmuşken dün bir massenger mesajı sonrası hatırladım . Mesaj ilimizin en ünlü kardiyoloji uzmanlarından birinden geliyordu. İki  kere ailecek görüşmüşlüğümüz vardı ve kayınpederimin doktoruydu . Ancak bana '' Doktor hanım dışında bir hitabı olmamıştı ve ''sen '' diye hitap etmezdi . Gelen mesaj :

_ merhaba iyi akşamlar nasılsın ? 'dı .

                    Acaba bu amaçları dolandırmak olan arkadaşlar bizi ne sanıyorlar? 
Dolandırılmak için beklediğimizi mi ?. Zaten ilk mesajda anladım .Eyvah doktor beyin hesabı çalınmış . Yine de devam ettim . Belki eşi ulaşmak istemiştir diye. 

_ Buyrun doktor bey ?

                   Cevaba bakın :

_ TTNET Ten ÜCRETSİZ cekiliş bileti dağıtıyorumda senide düşündüm senin tel faturalımıydı ( Noktalama işaretlerine dokunmadım )

_ Bu numara çok eskidi kimse yutmuyor 

                   Son cümlemden sonra mesajlar kesildi. Yine de insaflıymış küfür dolu cevap gelmedi . Çünkü bir süre önce benim face hesabımı çalanlar , beni savunan arkadaşlarıma çok çirkin cevaplar vermişler.

Şimdi soruyorum : Hackledin de ne oldu ? Benim anılarla dolu 5 yıllık hesabım gitti . Yepyeni bir hesap açtım . Üstelik  600 kadar kişi bir daha kandırılmamak üzere uyandı . 

                    Bir yerde hacker gençlerin asosyal olup sanal ortamda kendilerini başarılı hissetmek , bu şekilde değer görmek için bu işi yaptıklarını okumuştum .Değişik bir kulvar. Zannederim kendi içinde farklı uygulama alanları var . Kimi sırf dolandırıcılık amaçlı zahmetsiz , emeksiz yukarıda anlattığım gibi olanlar . 

                    Çin'li hackerın anlattığına göre ise çok zahmetli ve günlerce , gecelerce bilgisayarın başından kalkmamayı gerektiren bir uğraş . Meslek olarak tanımlayamadığım bir şey. Tabii filmlerde savunma sistemlerinde kullanılıp ülkelerini ve dünyayı kurtaranlarını da gördük ama gerçekle bağlantısını bilemem. En son gülümseten ekşi sözlük tanımını koyuyorum  ve ekliyorum . 

_ Doğuştan gelen güçlü yanlarınız gün gibi aşikar . Bunları toplum ve insanlık yararına kullanmak çok mu zor ? Ya da şöyle sorayım :
_ Eğlence anlayışınız bu mu ? Hesapları hackledin de ne oldu ?

'' Hacking denilen hadiseyi sadece 2-3 program kullanıp , trojan atmak ve zarar vermek olduğunu sanan gençlerdir genelde. Kendilerini sadece  algoritma nedir? diye sorarak yada 5 programlama dili saymalarını isteyerek moralmen çökertmemiz mümkün. Heveslerinin sonu hazin olan gençlerdir bunlar . Ya kendileri hacklenirler ya da bilgisayarları virüs kapar . Yazıktır , günahtır.''

1 Şubat 2016 Pazartesi

HERKES TECAVÜZE YORUM YAPARKEN



Herkesin söyleyecek sözü olması güzel...

Sorun aklımıza her geleni kendimize bir taraf belirleyip söylemekte...

Açıkcası alınan eğitimler , tecrübe , yaş alma , olgunlaşma da tek başına 

yetmiyor tarafsız bakabilmekte.

Beraber bakalım mı çok konuşulan şu olaya ! 

Bir kere tamamen katılıyorum ki dünyanın bir insanı en değersizleştiren 

eylemlerindendir taciz & tecavüz! Bilinçli olan hangi canlının başına gelirse gelsin

katlanılmazdır. Kadını , erkeği yoktur . İnsana hakarettir!

Canlıya hakarettir!

YARATICININ DÜNYADAKİ EMANETİNE HIYANETTİR!

Peki bu olayda ne olmuş ? Tecavüzcü zaten suç makinesiymiş ve 8 sabıkası daha varmış . Bu olayda da '' Şeytana uymuş '' Yani kontrol mekanizmasında sorun var bir daha fırsatını bulsa yine uyacak .

Mağdure gece yarısından sonra arkadaşları ile eğlendikten sonra evine gidiyormuş . Olay ne arkadaşları ile gezmesi ne kıyafeti . Sıkıntı o saatte fırsat gözleyen bir tecavüzcünün olması .

Ben de isterim ki sadece ülkemin değil dünyanın her yeri günün her saatinde % 100 güvenli olsun . Ama bazı saatlerin ve ortamların daha tehlikeli olduğu doğrudur. Karanlık ve ıssız sokaklar . 

Ve yine çok isterim ki toplumu oluşturan herkes hem bedenen , hem de ruhsal tam sağlıklı olsun. İnanın çok isterim hepimiz ve hepimizin çocukları için ! Ancak kişilik bozukluğu olanlar , cinsel sapkınlığı olanlar her yerde ve herkesin gördüğü yerlerde cesaret edemediklerini fırsat bulduklarında yapıyorlar .

Yazımın bundan sonra sonrasını arkadaşımın facebook paylaşımından aldım ve aynen yayınlıyorum .Son yorumu da zihinlerinize bırakıyorum :

Doç. Dr. Ercan Özmen'den alıntıdır .

Cinsel saldırıda bulunan erkeklerin genel özellikleri :

* Bireysel ruhsal patolojilere ve anti-sosyal kişilik bozukluğuna sahip,


* Dışarıdan bakıldığında son derece mazbut ,

* Çoğu geçmişinde cinsel saldırılara maruz kalmış ,

* Fırsat bulduğunda eyleme geçmeye hazır .


Gecenin bir vakti bu şekilde gelen bir insana hem genç kız , hem erkek çocuğu , 

hem kadın adli rapor vermiş biri olarak güvenlik tedbirinizi alın ,

paronayaklık boyutuna gelmeden etrafa ve çocuklarınıza temkinli olun , izleyin , 

kontrol edin . Tedbir alın , sonra TEVEKKÜL EDİN derim ! Saygılarımla...