28 Ekim 2015 Çarşamba

İŞ YERİNDE HUZUR



 İş yerinde yaşanan huzursuzluklar günümüz insanının önemli sorunlarından . Kendilerini 

ortak bir sorumluluk , görev anlayışı ve vizyona ait hissetmeyen kişilerin oluşturduğu iş yerleri 

evlere kadar yansıyan sorun yuvaları.

Ben bu dengenin ve huzurun temininde yönetici ve idarecilere çok görev düştüğünü 

düşünüyorum . Yaşı kaç olursa olsun çalışanlarda güven duygusu yaratan bir idareci eve 

geldiğinde sevinilen bir baba karşılığı buluyor sanki zihinlerimizde...

Günde 9 saat haftada 45  saatimizi geçiriyoruz iş yerimizde. Biz Samsun İlkadım İlçe Sağlık 

Müdürlüğü ekibiyiz. Şu an resimde olmayan 2 ebemiz , 1 sağlık memurumuz , sekreterimiz ve 

 ilçe sağlık müdürümüz var. 

Doğum günü ortadaki şube müdürümüzün ve her iki yanında dairemizin temizlik , güvenlik ve 

her türlü ihtiyacında yanımızda bulduğumuz Aydın Bey ve Murat Bey'ler var . 

Her sabah mis gibi Karadeniz Çayının kokusu karşılar onların demlediği bizi.

Güler yüzlü insanların oluşturduğu ekibimle çalışmayı çok seviyorum. İşimiz çok . Çevre

 Sağlık Teknisyenlerimiz sürekli denetimlerde. İlkadım Samsun'un en büyük merkez ilçesi .

Eczaneler , Diş hekimleri , Optik denetimler , özel muayenehaneler , özel hastaneler , ekstra 

eğitimler , organ bağışı gibi sağlık kampanyaları velhasıl iş çook ve hiç bitmiyor.

Ama bu güler yüzlü insanlarla ortak duamız sağlıkla , huzurla , hep çalışalım , çook çalışalım.

Hepinize huzur dolu çalışma ortamları dilerim :)




27 Ekim 2015 Salı

THALES'TEN DERSLER


Milet ... Milet Thales'in felsefe ve bilimi Batı Anadolu'da başlattığı İyonya şehridir.Thales

 felsefe ve bilimi başlatmış ama insanlar bilginin pratik faydaları yanında sadece gerçek 

uğrunda bir yığın sorularla boğuşmaya başlamışlardır.


Thales'in kafasındaki ilk soru dünyaya dairdi . '' Dünyanın ana maddesi neydi ; bu düzen nasıl 

kurulmuştu ; nasıl korunuyordu ve dünya nereye gidiyordu ?''



Bu sorular , Thales'ten günümüze kadar bütün filozofların zihnini yormuştur . Şüphesiz bugün

ilim ve fikir dünyası , Thales 'in teorilerinin çok üstüne çıkmıştır . Ancak bu , Thales'in öncülük

şerefine gölge düşürmez.


Thales yalnızca karanlıklara gömülmüş , bilimsel araştırma yapan bir insan değildi.

Gerektiğinde zekasını pratik yarar için de kullanmasını bilmiştir. Nitekim Mısır Piramitlerinin 

boyunu ilk kez ölçen odur.

Piramitlerin boyunu ölçmek insanlığa ne katkı sağlamış ? Matematik ile uğraşanlar bu soruya 

çok değerli yanıtlar veriyordur herhalde.

Bunu nasıl yapmış biliyoruz ama bunu yapmak aklına nereden gelmiş her zaman merak 

edeceğim...






Mısır'a gidip , piramitlerin yanında durmuş . Kendi gölgesi boyu kadar olunca

 piramitlerin gölgesini ölçtürmüş ve böylece piramitlerin yüzlerce yıl ölçülemeyen 

boylarını ölçmüştü. Uzamsal - mekansal zekanın da harika bir örneğidir aynı zamanda.

Yine , filozofların paraya pula itibar etmemelerine rağmen , bir filozofun , aklını para 

kazanmaya odakladığında kolayca zengin olabileceğini göstermek için Milet 'in yağhanelerini 

kiralamış ve gerçekten de çok para kazanmıştı. Sonra da hemşerilerine  ''Sırf sizin , istesem bile

para kazanamayacağımı söylemenizden dolayı bu işe giriştim.'' diyerek , kazandığı parayı fakir

fukaraya dağıtmıştı . Bu tavrıyla aynı zamanda , filozofların tutkularının dünyalık olmadığını 

da göstermiş oluyordu.

Ünlü bilgin her şeyin temel maddesi olarak suyu alıyor ve onda , yaratıcının gücünün , 

mıknatısı çekme gücü gibi hayat gücünün bulunduğunu düşünüyordu. Başta Herakleitos olmak

üzere kendisinden gelen feylesoflar temel madde olarak ateşi düşünmüşlerdir. Thales'e göre 

depremler , üzerinde yeryüzünün gemi gibi yüzdüğü suyun kımıldamasıyla olmaktadır.

Thales , aynı zamanda bir astronomdur. Lidya Kralı Alyattes ile Med hükümdarı Cyaxares 

arasındaki savaşın en hareketli anında  ( Hz. İsa' dan önce 585 yılının 28 Mayısı ) güneş 

tutulmuş ve Herodotos'un deyimiyle gün geceye dönmüştü. İki taraf da bunu tanrıların bir 

işareti sayarak savaşı bıraktılar. Oysa Milet'li Thales , bunu tam bir yıl önceden hesaplayarak 

İyonya'lılara duyurmuştu. 

Milet'linin gökyüzü bilgisini geniş ölçüde Mısır' dan aldığını söyleyenler vardır. Ama o , o 

zamana kadar Anadolu' da birikmiş bilgilerle Mısır' da gördüklerini kafasında yoğurarak ,

çağı için inanılması zor buluşlar ortaya koymuştu.

Thales aynı zamanda büyük bir matematikçi ve geometriciydi . Bir dairenin çapla iki eşit 

parçaya ayrıldığını ilk olarak o söylemiştir. Birbirini kesen iki doğruda , ters açıların eşit 

olduğu teorisini bulan odur. Denizdeki gemiler arasındaki uzaklığı kıyıdan ölçen de yine 

Thales'tir.

SÖZLERİ :

* Kefaletin yoldaşı felakettir

* Kötü yoldan zengin olma

* Babadan kötü şey kapma

* Ana babana ne gibi yardımlarda bulunmuşsan , yaşlandığında kendin de öylelerini bekle.

*İşsiz güçsüzlük acınacak bir durumdur.

* Ölçülü ol.

* Kıskançlığı celp etmemek için saadetini gizle , acınmayı celp etmeyecek şekilde hareket et.

* Aşırılık bir kötülüktür.

* En çok layık olanı öğren ve öğret .

Bu derinlikteki cümlelerin bir bilim adamının dudaklarından dökülmüş olması ne hayranlık 

verici . İster istemez şu soru da geliyor insanın aklına ilim mi bilime tabi yoksa bilim mi ?



NOT : Sayın Cevdet Kılıç'ın hazırladığı BİLGELİK HİKAYELERİ Kitabından Alıntılar Yapılmıştır .Sayfa 27-30










26 Ekim 2015 Pazartesi

KÖY ÇOCUKLARI ETRAFIMI SARIVERİNCE






Ağaç yaşken eğilir projesi kapsamında eğitimlerimiz devam ediyor. Bir süredir yazamadım 

bloğuma . İl dışı NRP ( Neonatal Resüstasyon Programı -yeni doğan canlandırması ) Eğitimi 

erişkinlere verilen bir eğitim . Çok dolu hem zihinsel hem fiziksel yönden . Şimdi bu eğitimden

 gelir gelmez ilköğretim öğrencilerine eğitim verince aralarındaki farkları daha net gördüm .


Erişkin eğitiminde gelen kişilerin genelde anlatılanlar ile ilgili bir fikirleri ve algıları var.

İster istemez sizin tecrübeniz ve hakimiyetiniz çok önemli oluyor . Çocukların eğitiminde ise en

 önemli konu çocukların sizin samimiyetinizi hissetmeleri. Sizin açınızdan ise seviyelerine 

inebilmeniz.


Bugün köy okulunda eğitim verdim . Çok eğlendik ve güldük . Sağlıklı beslenme ile ilgili böylesi

bir eğitimde çocukların güzel duygularla öğrendiklerini taze zihinlerine yerleştirmek benim 

için çok önemliydi . Taklitler ve onları eğitimin içine katarak interaktif  anlatım neşe 

dolmalarına neden oldu. Sonuçta eğitim bittiğinde enerjimiz iki taraflı yükselmişti. Köy 

çocuklarının sıcacık etrafımı sarması sevgilerini en saf halleriyle sunmaları tüm ruhsal ve 

bedensel sıkıntılarıma iyi geldi inanın...






15 Ekim 2015 Perşembe

ZİHİNSEL GELİŞİM İÇİN NELER YAPILABİLİR ?




1- Beyin açık havadayken ve ayaktayken daha iyi çalışır. İnsan beyninin ayaktayken yaklaşık yüzde 10 daha fazla çalıştığı düşünülmektedir. Hayatınızla ilgili Önemli kararlar alırken açık havada veya doğada deneyebilirsiniz.
2 – Yürürken kolları sallamak beynin performansını olumlu etkiliyor. Önemli kararlarınızı açık havada, kollarınızı sağa sola sallayarak yürürken almaya ne dersiniz?
3- Yabancı bir dil öğrenme beyni güçlendiriyor. Her gün birkaç yabancı ya da yerli yeni kelime öğrenip, kullanabilirsiniz. Sözlük okuyabilirsiniz. Alışveriş listesi veya telefon numaralarını ezberlemeyi deneyebilirsiniz.
4- Zihinsel jimnastik /antrenman yapın. Bunun için çeşitli bulmacaları çözebilirsiniz. Satranç gibi akıl oyunları oynayın.
5 – Rutin olarak tekrar ettiğiniz davranışlardan vazgeçin. Bazen telefonu sol elinizde tutun, çantanızı diğer elinizle taşıyın, evinize başka bir yoldan gidin. En azından bir günlüğüne televizyon kumandasını sık kullanmadığınız elinizde tutun.
6 – Entelektüel zevklerinizi geliştirmek için her gün mutlaka iyi bir özdeyiş antolojisinden birkaç cümle okuyun. Beyninizi kaliteli cümlelerle besleyin.
7 – Her gün güzel bir resme veya fotoğrafa bakmaya çalışın. Estetik algınız, gördüğünüz estetik şeyler kadar gelişir.
8 – Sevdiğiniz bir müziği bir süre gözleriniz kapalı dinleyin. Beyin otoriteleri tarafından klâsik müziğin zekâya 7 puan ekleyebildiği iddia edilmektedir.
9 – Günde aklınızdan 60 bin ile 80 bin arası düşünce geçer. Bu düşünceler ne hakkındaysa, hayatınız da ona göre şekillenir. Unutmayın, kafanızda en çok neyi düşünürseniz, hayatınızda da onu çoğaltırsınız.
10 – Bir konu hakkında düşünürken, nasıl düşündüğünüzü de gözlemleyin. Düşünmek üzerine düşünmek, beyin ve düşünce kapasitesini artırır.
11 – İyi bir uyku kaliteli bir beyin için şarttır. Çok uyuyorum diye üzülmeyin. Einstein‘in günlük 10 saatten fazla uyuduğu biliniyor. 24 saati geçen uykusuzluk beyinde sarhoşluğa benzer bir etki yapar.
12 – Bol ve temiz oksijen beyin için çok önemlidir. Beynimiz ağırlık olarak vücudumuzun yüzde 2’sini oluşturduğu halde, vücuda gelen oksijenin yüzde 25’ini tüketir. Oksijensiz kaldığımızda ölümü gerçekleşen ilk organımız beyindir. Odanızın penceresini açarak kendinize bol bol oksijen ısmarlayın.
13 – Farklı düşünme tarzları beyninizi geliştirir. Çocuklar ve hayvanlarla daha fazla vakit geçirin. Sizden farklı düşünen insanlarla konuşun.
14 – Kullanılmayan organ körelir. Sürekli televizyon seyrederek beyninizi “düşük viteste çalıştırmayın.
15 – Beynin en tehlikeli yanı “ters çaba” kuralına göre çalıştığı anlardır. Başınıza gelmesinden en çok korktuğunuz şeye odaklanırsanız, korktuğunuzu başınıza getirir! Buna ters çaba kuralı denir. Beyin odaklanılan hedef olumsuz olsa bile, bunu gerçekleştirmek için çalışır. Topluluk önünde konuşma yaparken “acaba heyecanlanır mıyım?” diye düşünürseniz, heyecanlanırsınız.
16 – Beyni yoran monotonluktur. Hayatınızı ne kadar renklendirirseniz, beyninizi o kadar neşelendirirsiniz.
17 – Beyin kısa süreli hafızada beş ile yedi arasındaki bilgiyi işleyebilir. Yeni bir bilgi gelince, bu bilgilerden birini atar. Buna “sihirli sayı” kuralı denir. Bu kural aşılıp aşırı bilgi yüklenmesi durumunda beynimiz “servis dışı” olur. Hayatınızın en büyük kararlarını alırken “kafadan “ değil, tıpkı beş haneli iki rakam grubunu çarparken yaptığınız gibi, bir kağıt üzerine yazarak ne yapacağınızı hesaplayın.
18 – Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur. Fiziksel zindelik, zihinsel zindelik getirir. Uzun süre hareketsiz kalmak, zihni de hareketsizleştirir. Spor yapmaya, fazla kilolarınızdan kurtulmaya özen gösterin. Yeterince su için. Çünkü, insan beyninin yüzde 78’i su ile kaplıdır.
19 – Ders çalışırken ilk öğrenilenler, son öğrenilenler, sık tekrarlananlar ve ilginç bulunanlar en çok akılda kalanlardır. Dersleri kısa aralar vererek çalışmak akıllıca bir harekettir.
20 – Bu hafta kafanızı nasıl daha iyi çalıştırabileceğiniz üzerine daha fazla düşünün. Unutmayın, beynimizi daha iyi çalıştırmak için kullanacağımız organ yine beynimiz “Aklınızı “başınıza” toplayın ve kullanın.
AKLINIZDA BULUNSUN PAYLAŞIMINDAN ALINTIDIR.


9 Ekim 2015 Cuma

AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR PROJEMİZ BAŞLADI





Dün Samsun Sağlık Müdürlüğü , Milli Eğitim ve Halk Sağlığı Müdürlüğü hep 

beraber bir projeye başladık . Son yıllarda giderek artan obezite ( aşırı şişmanlık ) hastalığı 

toplumsal sağlığımızı tehdit etmeye başladı . Hatta bazı araştırmalar her 5 kişiden birinin 

bu hastalığa sahip olduğunu gösterdi . 

Ben de bu proje içinde ilköğretim 1. 2. 3. ve 4. sınıf öğrencilerine sağlıklı beslenme ve hareketli 

yaşamı destekleme eğitimi verdim .

Çocuklar çok katılımcıydı . Konuyla ilgili çok soru sordular .

Kahvaltının önemini vurguladım . Her gün 1 yumurta yemelerinin çok sağlıklı olduğunu 

söylediğimde en doğal hali ile bir öğrenci şunu sordu. '' Haşlanmış yemek zorunda mıyım ? ''

Bir tanesi de aslında sevmediği domatesi nasıl sevdiği hale getirdiğini anlattı gururla .

Bu paylaşımlar bana çocukların zannettiğimizden çok daha sorun çözme odaklı olduğunu 

gösterdi . Mesela bazı çocuklar sağlıklı beslenmenin zihinsel ve bedensel gereklilik olduğunun 

farkında ve onlar için ne yediğinden çok yararı önemli .

Bazı çocuklar ise lezzetten ve yemek yemekten çok keyif aldıklarını , besinler zararlı bile 

olsa tadından vazgeçemeyeceklerini itiraf ediyorlar.

İşin ilginci bu iki gurup çocukta çok emin ve mutlu. Bu keyiften vazgeçmemek için anlaşmaya 

da hazırlar. '' Abur cubursuz bu hayat çekilir mi doktor teyze bari haftada bir kez hakkımız

 olsun . ''

Aslında düşününce bu gerçekten bir çözüm olabilir . Büyüme çağındaki çocukları her markette

 ailelerinden habersizce ulaşabilecekleri bu sadece boş enerji verici maddelerden tamamen 

uzak tutmak zor .  Gördüm ki onlara seviyelerine göre samimi bir bilgilendirici açıklama yapıp

karşılıklı bir anlaşma yapılabilir . 

Yani despot ve tek taraflı bir yasaklama yerine çocuğun da katılacağı ve fikrine önem 

verildiğinin hissettirildiği bir anlaşma ile iradesini kullanması ve geliştirmesi sağlanabilir.

Hatta bunun yazılı hale getirilmesi ve hakkını kullanacağı zamanların da eklenmesi bu forma 

çocuğun isminin yazılması , atabiliyorsa imzasını atması bilinçlenmesinde etkili olacaktır.

Eğitimler devam ettikçe gözlemlerimi sizlerle paylaşmaya devam edeceğim . Katkılarınızı ve

 tecrübelerinizi bekliyorum . Kendinizde , çocuğunuzda ya da çevrenizde büyüme gelişme 

döneminde ne gibi beslenme sorunları ile karşılaştınız ve nasıl çözümlediniz ?








7 Ekim 2015 Çarşamba

SENİN ÖMRÜN KIYMETLİ BİR KUMAŞ GİBİDİR ! Hz. MEVLANA





Bir adam , en iyi kumaştan bir elbiselik almış. Kıyafet diktirecekmiş. Tanıdıkları 

demiş ki ; '' Bu civardaki terziler biraz kötü nam salmıştır. Kumaş çalarlar. Kumaşına yazık , 

elbisen de daracık olur.''

Adam kıymetli kumaşı almış , bir terziye gitmiş . Kumaşı masaya koymuş .

'' Ölçümü alıp , kumaşı biçiniz.'' demiş. Terzi baş üstüne deyip , işe koyulmuş . Bu arada

müşterisini eğlendirmek için bir şeyler anlatmış . Adam başlamış gülmeye . Öyle gülmüş ki 

gözleri yaşarmış. Terzi bir parça kumaşı kesip , tezgahın altına atmış . Sonra bir fıkra daha 

anlatmış. Adam kasıklarını tuta tuta gülmüş . Terzi , bir parça daha kumaş kesip saklamış .

Tekrar onu eğlendirecek bir şeyler anlatmış . Adam gülmekten neredeyse yerlere yatacakmış .

Terzi bir anda ciddileşmiş ve demiş ki : '' Be adam , o kadar güldün ve eğlendin ki , neredeyse 

bu kumaştan sana bir elbise çıkmayacak ! ''

Adam o zaman gerçeği anlamış . '' Öyle ya , ben kumaşı çaldırmamak için burada 

bulunuyorum . Ama gülmekten malıma sahip çıkamadım . '' diye üzülmüş . 

Hz. Mevlana diyor ki : 

'' Senin ömrün bir kıymetli kumaş gibidir . Onu çaldırmak istemeyenler dahi , eğlencelere 

dalıp yine çaldırıyor . 80 sene yaşayan insan son günlerinde '' Eyvah ! ömrüm kuş tüyü gibi 

uçmuş kuş tüyü gibi uçup gitmiş ! '' der...


Kendi adıma eğlenerek ve mutlu olarak bu yaşamı yaşamanın yaptığımız her işe olumlu katma değer sağladığını düşünürüm. Burada anlatılan işimize eğlence katmak yerine eğlenmekten asıl yapmamız gerekenleri unutmak . Hz. Mevlana dengeyi bozduğumuzda ve eğlenceyi fazlaya kaçırdığımızda başımıza gelecekleri mükemmel bir hikaye ile ders niteliğinde aktarmış .

Her dakikasını ve anını hakkıyla değerlendirdiğimiz yaşamlar duasıyla ...





2 Ekim 2015 Cuma

ARKADAŞLARIMIN PAYLAŞIMLARI - 3


              ÖNCE BAŞARILI VELİ OLMAK LAZIM !




  Okullar açılırken iki çocuk annesi bir veli olarak kendime hatırlattıklarım:

- Çocuklarımı sözle, gözle, ima ile dahi başka çocuklarla kıyaslamayacağım.

- Onları hiçbir konuda başka çocuklarla yarıştırmaya kalkışmayacağım.

- Sorumluluklarını üzerlerine almaları için onlara yeterli alanı tanıyacağım. Sürekli arkalarını toplama , ders çalışmalarını sağlama, unuttukları şeyleri hatırlatma “polisi “ rolünü oynamayacağım.

- Okulun sadece ders çalışmak için değil , “merak etmek, soru sormak ve düşündüklerini paylaşmak” için en ideal ortam olduğunu anlamaları için çalışacağım,


- Soru sorduklarında, merak ettiklerinde, düşüncelerini söylediklerinde onları cesaretlendirecek öğretmenleri ve onlarla alay etmeyecek derecede anlayışlı ve özgüvenli arkadaşları olması için bol bol dua edeceğim


- Onlara öğütler vermeden önce davranışlarımla “iyi bir örnek” olmaya çalışacağım.


- Okulun dersler dışında “insan ilişkileri ve hayat” konusunda da pek çok şeyin öğrenildiği bir yaşam alanı olduğunu, bu alanda “her söylenenin doğru olmayabileceğini” onlara ara ara hatırlatacağım.


- Her sabah ayrılırken onlara mutlaka onları sevdiğimi, her akşam onlarla karşılaştığımda da onları ne kadar özlediğimi söyleyeceğim,


- Çok ödevleri olduğunda ya da çözmekte zorlandıkları bir konuda onların yerine işi yapıp “kurtulmak” ve “kurtarıcı” rolü oynamak yerine “sabırlı” bir şekilde yanlarında durup onların bunu başarabileceğine olan inancımı, güvenimi ve desteğimi hissettireceğim,


- Yeterince uyumak, doğru beslenmek, hava durumuna göre giyinmek vb. konuların hayat boyu sürecek, yaşam kalitelerini ve sağlıklarını etkileyecek seçimler olduğunu fark etmeleri için onlarla bu konularda “karşılıklı” fikir alışverişi yapıp, kendi seçimlerini kendileri yapmaları için özgür bırakacağım.


- Herkesin başkalarından “saygı” görmeyi hak ettiğini ve kimsenin kimseden “üstün”olmadığını bilerek davranmalarını ve başkalarından da bu şekilde bir davranış görmeye “hakları” olduğunu hatırlatacağım.


- Gerçek başarının sadece “ders notları”, “sınav puanları”, “başkalarının takdir dolu sözleri ve madalyaları ” ile ölçülemeyeceğini, kendisi ve çevresi için “faydalı” bir insan olmanın hayattaki en büyük başarı olduğunu içselleştirmeleri için uğraşacağım…
Yani sonuç olarak; ben de bu yıl önceki yıllardan çok daha "başarılı" bir "veli" olmaya çalışacağım:)))

Hanife Fişek - Profesyonel Koç  Clara Idea Choching & Consulting sayfasındaki paylasımıdır


1 Ekim 2015 Perşembe

8 DAKİKA


YALNIZ SEKİZ DAKİKAN VAR...

Hikâyede anlatılan efsaneye göre bir kadın, bir gün kucağındaki çocuğu ile
birlikte bir mağaranın önünden geçerken içeriden gelen bir ses duyar:
"İçeri gir ve ne istersen al, ama en mühim olanı unutma ! Ayrıca ;
sen çıktıktan sonra kapının bir daha asla açılmayacağını da dikkate
al... Ancak bu fırsatı kaçırma, ama yine de en mühim şeyi unutma !..." diyor ve 
ikaz ediyordu.

Kadın mağaraya girer ve büyük bir servetle karşılaşır. Yığınla altın ve mücevherleri görünce
şaşkına döner ve çocuğunu yere bırakarak hemen büyük bir hırsla mücevherleri toplamaya
 başlar.
Bu sırada o esrarengiz ses yine duyulur:
"Yalnız sekiz dakikan var..."
Sekiz dakika çabuk geçer. Kadın toplamış olduğu kıymetli taşlar
ve altınlarla birlikte mağaranın dışına koşar ve kapı kendiliğinden
kapanır... Bu sırada çocuğunu içeride unutmuş olduğunun farkına varır, ama
iş işten çoktan geçmiştir. Ağlamak, sızlamak, dizini dövmek, saçını-başını yolmak 
fayda vermez.
Kapı bir kere daha açılmamak üzere kapanmıştır.
Zenginlik uzun sürmez, ama ümitsizlik hep yaşar.
Aynı şey çoğu zaman çoğu insanın başına da gelir.
Bu dünyada yaklaşık 80 senelik ömrümüz vardır ve bir ses daima bize:
"Sakın en mühim şeyi unutma!" der gibidir.
Mühim olan açık, net bir şekilde bellidir, o da: "Ebedi hayatı kazanmak" tır...

Kaybederek riske sokamayacağımız şeyler:

''Manevi değerler, doğru inanç, kaybedilmeden önceki sağlık, doğru arkadaş, doğru 
çevre, doğru aile, hakiki dostlar ve sana ayrılan sınırlı hayattır.''

Maalesef biz en mühim şeyleri çoktan unutmuşa benziyoruz...
Muhabbet/ sevgi, sulh/barış, mütevazilik/alçak gönüllülük, mertlik, ihlas/samimiyet...
ALINTIDIR...