31 Mart 2016 Perşembe

ZİHİNSEL KONTROL SAĞLAYANLAR NASIL DAVRANIYOR ?


                 

             Ben burada bir şeyler yazıyorum diye aman beni her şeyi hayatında tam olarak uyguluyor , tam olarak davranış olgunluğuna erişti zannetmeyin ! '' Akıl yaşta değil baştadır .'' sözünü her daim bana yaşatan bir ergen annesiyim . Bu ilahi hediyeye çok şükretsem de gerçekten kızgın olduğumda yaptığı gayet olgun ve bilgece yorumlar olay anında çok batıyor. Öfkem geçip olayları daha objektif değerlendirdiğimde kızgınlığım yerini pişmanlığa bırakıyor. 

             Kendime şefkatle yaklaşıyor ve hepimiz için anetteinselberrg.com' da ayrıntısına ulaşabileceğiniz yazı dizisinden alıntılar yapıyorum . Çünkü benim beceremediğimi beceren insanlardan bahsediyor . 

             Zihinsel olarak güçlü olmak bize ne sağlar ?

             Yazı dizisi der ki ; zihinsel olarak güçlü olmak genellikle ne yaptığınız ile değil , ne yapmadığınız ile alakalıdır. Aslında düşüncelerinizi , duygularınızı ve davranışlarınızı kontrol etme sanatıdır. Yazar Amy Morin'in kitabından şu can alıcı noktalar alınmış . Daha bu sabah öfke kontrolü sorunu yaşamış olan birisi olarak çok dikkatimi çekti doğrusu :) Kendimden yorumlar eklediğim de doğrudur bu arada :)

1- Zihinsel olarak güçlü insanlar kendileri için üzülmekle vakit kaybetmezler.

             İtiraf edeyim ilk olarak böyle bir yaklaşım beklemiyordum . Diyelim ki bizi çok yıpratan ve üzen durumlar yaşandı. Ne yapıyoruz ? Önce kendi zihnimizde defalarca olayı döndürüyoruz . Sonra en yakınlarımızdan başlayarak olayın kendi tarafımızdan yaşanmış ve algılanmış şeklini tekrar tekrar paylaşıyoruz. Yaşanan değişiyor mu ? Hayır ! Üstelik partneriniz haklı bile olsanız tekrar tekrar anlattıklarınızı bir süre sonra dinlemek istemeyecek ve istemeden de olsa kendi ilişkinizi de zedeleyeceksiniz. 

            Üzülmek doğal bir duygu ama aşırıya kaçtığında size hem zaman kaybı hem de enerji kaybettirecek.

            Olumluluk dozunu dengeleyerek yaşadığınız olaylardan ders almaya çalışmak belki de en ilerletici davranış şekli...

2-İpleri başkasının eline vermezler.

            Burada davranışlarınızı kimin belirlediği önem kazanır. Siz sürekli beni beğensinler , takdir etsinler gibi amaçlarla hareket ediyorsanız insanların en ufak yaptıklarınızı fark etmediği yada takdir etmediği hallerde kızgınlık ve öfke duygusu yaşamanız muhtemeldir. Tam burada kendime koca bir iğne batırıyor çuvaldızı size bırakıyorum :) 

3-Değişiklik yapmaktan çekinmezler.

            Erteleme davranışı , üzerine uzun uzun yazılacak bir diğer konu . Burada kısaca yaşam kalitemizi arttıracağına inandığımız bir değişiklik istiyorsak biraz rahatımızın kaçmasına hazırlıklı olmalıyız diyor ve kesiyorum. Değişikliğin de aşamaları var. Karar öncesi , düşünüp taşınma , hazırlık , eylem ve eylemi devam ettirmek . Unutmamak gerek . Ne kadar çok beklerseniz o kadar çok zorlaşır !

Devamı var...


23 Mart 2016 Çarşamba

ÇİĞNEYEREK ZAYIFLA - 2



                Bağırsaklarda yaşayan bakterilere destek olarak yiyebileceğimiz besinler de vardır. Taze meyve ve sebze lifleri iyi çiğnenerek yendiğinde sindirim için destek gıda görevi görürler. Bu konuda etkinliği kanıtlanmış doğal probiyotik gıdalar ve takviye ürünler bulunmaktadır.

              Yemeği iyi çiğnemek uzun sürede yemek beynimizin mideden aldığı doydum sinyalinin daha az kalori alarak tamamlanmasını sağlar. Sindirim süreci kısalır . Çiğnemek ayrıca kendisi de bir iş olduğundan enerji yakımını sağlar. Karışık yemek yemek durumunda iyi çiğnemek özellikle mideye düşen mide yükünü azaltır. Sağlıklı bir kişide mide, 200 ya da 250 gram yemeğin birinci  hazmını kolayca gerçekleştirir. Mide zorlanmadığında ise safra kesesi , pankreas ve bu sisteme bağlı karaciğer de rahat çalışır. Bu miktarın iki katı ve iyi çiğnenmemiş gıda almak ; aynı organları bu sefer hem fazlalıkların depolanması için , hem ek olarak artmış boşaltımın yapılıp yeni gelecek besinlere yer açabilmek için ekstra yormak demektir. Üstelik kalp de bu aşamada yetmezliği olanda ciddi anlamda yorulacak derecede sindirim için kan pompalar . Ağır ve aşırı yemek sonrası uyuklamanın sebeplerinden birisi de budur.Bu önündeki dirence ve yüke bağlı motorun çok çalışıp ısınması hatta yanmasına benzetilebilir.


               Daha iyi çiğneyen kişi ani ve çok miktarda insülin salınımının da önüne geçmiş olur . Bu nedenle insülin rezistansı (direnci ) yüksek olan kişilere lokmaları iyi çiğneme özellikle önerilir. 

             Gençlerde sindirim faaliyeti daha hızlı ve güçlüdür . Bu nedenle yaş ilerledikçe çiğneme alışkanlığına daha çok dikkat etmek , kardiyak yükü ve insülin direncini arttırmamak gerekir. Çünkü yaşlılarda iyi sindirilmemiş gıdalar kan dolaşımını sekteye uğratacak boyutlara gelebilmektedir. 

             Bazı vücut bölgeleri dolaşımın bozulmasıyla yetersiz kanlanmayla beraber besin alamamakta ve beyine ''açım!'' uyarısını göndermeye devam etmektedir. Beyin de buna cevap olarak iştahı arttırmakta , aşırı yedikçe atıklar daha da artmakta ve bir kısır döngü meydana gelmektedir.

              İşte tam bu noktada kendi sağlığınız için kilo probleminiz olmasa bile daha iyi çiğneyerek sindirim organlarınıza destek olmaya var mısınız ? Ben bu öğle yemeğimde başladım :)


ÇİĞNEYEREK ZAYIFLA - 1



               Fazla kilolarıyla sorun yaşayan bir sanatçı vardı. Bir süre ortalarda görünmedi . Tekrar ekrana çıktığında ise kimse tanıyamadı .Kendisine ne uyguladınız diye soran muhabire '' Sadece lokmalarımı daha uzun süre çiğnedim. '' diye cevap verdi. İnanılmaz zayıflamıştı.Bu diyalog aklımda kaldı. Bir süredir kendim de kilo alma problemi yaşadığımdan incelediğim ve uyguladığım yöntemleri sizlerle paylaşacağım. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki benim önerilerim insan sağlığına zararı kesinlikle olmayan ipuçları ve tavsiyeler olacak . Beslenme ve diyetetik diye çok değerli bir akademik danışma merkezi ve mesleği olduğunu baştan belirtmeyi ve yaşa , metabolizma hızlarına ,hormonal duruma göre her bireyin tek tek incelenmesi gerektiğini hatırlatmak isterim .

              Yazı dizime çiğnemenin önemi ile başlamak isterim.Çünkü çiğnemenin sindirimdeki etkisi sandığımızdan çok büyüktür. Aslında hepimizin bildiği hızlı yemenin kilo aldırmasının altında yeteri kadar çiğnememek de yatar. Sindirim ağızda tükürük bezlerinin salgıladığı fermentler ile başlar. Organik asitler , aromatik maddeler ve tuzlar çiğneme sırasında fermentlerle karışır ve bir kısmı ağızdaki kılcal damarlara süzülür. Biz o anda çiğnediğimiz lokmanın lezzetiyle meşgulken aslında geri planda çok fazla tepkime gerçekleşir. Alınan besinin kimyasal yapısı hakkında toplanan veriler ağızdaki akupunktur noktaları , sinir uçları vasıtasıyla beyine gönderilir. Beyin tarafından bilgi analiz edilir ve sindirim bu bilgiye göre planlanır.


          İşte çiğnemenin önemi tam bu noktada ortaya çıkar . Çünkü besin ne kadar iyi çiğnenirse , beyin o besine özgü sindirim organizasyonunu o derece iyi hazırlar. Bu da 15 -40 çiğneme hareketi aralığında sağlanır. Yeterince çiğnenmeyen gıdaların sindirimi daha ilk basamakta bozulur çünkü mide kendisine kütleler halinde gelen besini sindiremez sadece çürütür. Taze beyaz ekmek ve et bu konuda en dikkat edilmesi gereken besin gurubudur. 



           Midede çürümeye başlayan kütle halindeki besinler ve parçacıklar bağırsaklara iner ve orada çürümeye devam ederler. Bağırsaklardaki bu çürüme kandaki savunma hücreleri olan lökositleri (akyuvar) hücrelerini uyarır ve arttırır. Bağışıklık sistemi buna cevapsız kalmaz ve kendini korumak için faaliyete geçer. İşte hazımsızlık , şişkinlik sıkıntılarının altında daha ilk lokmaları tam olarak çiğnememek de yatar.  

Not : Devamı bugün :)

          
Kaynak :Aidin Salih '' Gerçek Tıp ''

22 Mart 2016 Salı

AN'I YAKALADIM !



               Bu sabah kahvaltı yerine kendime sütlü kahve yapayım dedim. Sütünü ayrıca ısıtmak için cezveye koydum . Tabi zamanlamam müthişti . Oğlum kreşe , kızım da servise yetişmek için hazırlanıyorlardı ve ciddi bir sabah telaşı yaşıyorduk . Şimdi düşündüm de acaba güzel ve lezzetli bir kahveden alacağı haz o an için strese karşı bir sığınma mıydı beynim için :)

               Her neyse tabi ki o karışıklıkta kahvenin sütünü unuttum . Aklıma geldiği an ocağa doğru attığım deparı tahmin edersiniz. İşte tam o an sütü taşarken  yakaladım. Yaşayan bilir . Günlük hayatın sıradan ama keyifli aksiyon sahnelerinden birisidir. Ben de bugün bir saniye geç kalsam taşmış sütün temizlik göreviyle karşı karşıya kalacaktım. Bu yazının konu başlığı da o an aklıma geldi . Sanki taşan sütü değil AN'I yakalamıştım :) ve düşündüm . Her yerde anı yakala , anı yakala diye öneriler veriyorlar . Taşan bir sütü tam taşmadan yakalamak da anı yakalamak kapsamına girer miydi ? 




               Araştırınca gördüm ki anı yakalamak ilk olarak Carpe Diem felsefesi ile Latin Edebiyatının ünlü ozanı Horatius 'un bir dizesinde geçen zamanın tadını çıkar , günü yakala , anı yaşa anlamlarında kullanılmış bir özdeyişmiş. Aslında biraz geçmişin yükünü taşıma , geleceğin de endişelerinden kurtul yaşadığın anın değerine odaklan anlamında kullanılmış . 

              Başka bir taraftan bakıldığında ise değiştirebileceğimiz ve bizim etkimizin olabileği tek zaman şu andır gerçekten de. Kendimiz için değişimi başlatabileceğimiz fırsattır şu an . Aslında tam burada zaman kavramı benimle ilgilen diyor sanki ... Sahi an noktalarından oluşmuş zaman nedir gerçekten ?

              Zaman üç boyutlu uzayda ilerlediğimizin kanıtı olan 4. boyut olarak adlandırılır. Değiştiren bir kavramdır. Bir kaç yıl yıl önceki fotoğraflarımızı incelediğimizde değiştirici fiziksel etkisini içimizdeki buruklukla istemesek de fark ederiz. 

             Uzay 3. boyutun tümü iken buna paralel bir zaman boyutu eklendiğinde süper galaktik ve atom altı seviye teorilerinin açıklanması mümkün olmuştur. Felsefe kavramı olarak zaman ; oluş , geçiş , değişme ve süreklilik biçimi olarak tanımlanır. Zamanın ölçülebilmesi biraz da uzay cisimlerinin devinimlerinin sıralanması ile gerçekleşir. Leibniz ve Kant zamanın olay ve olguları içeren bir kavram olduğunu ve kendisinin hareketsiz sabit olduğunu söylerler. Yani zamanda yolculuk tatlı bir masaldan ibarettir. Anı yakalamak ise bana göre zamanın sizinle kesiştiği noktasını değerlendirebilecek farkındalık seviyesinde olmanız demektir. Şu an ne yapıyorum ? Neler hissediyorum ? Bu yaptığımı yapmayı gerçekten istiyor muyum ? Bunu bana yaptıran asıl sebep ne ? sorularına cevap verebiliyor olmaktır belki de...

              Zaman bir çember ve sürekli uzayan bir doğru ile ifade edilir. Yani bölünmez ve sürekli ilerleyen bir bütündür. Size verilen hediye ise onu nasıl değerlendireceğiniz konusundaki seçimdir...





18 Mart 2016 Cuma

DÜŞÜNCE -3 '' ELEŞTİREL DÜŞÜNME ''










                  Düşünce yazı dizime '' Eleştirel Düşünme'' biçimi ile devam etmek istiyorum bugün. Eleştirel düşünce ; düşünme üstüne düşünmemizi sağlayan bir üst düşünme becerisi olarak kabul edilir ve  akıl yürütme , analiz ve değerlendirme gibi zihinsel süreçlerden oluşur. Aslında belki de ne değildir diyerek tanımlamaya başlamak daha yararlı olur.

                  İncelendiğinde negatif , benmerkezci , toplum merkezci , problem çözme odaklı olmadığı , tam olarak akademik düşünme karşılığında yer almadığı görülür. Zaman zaman tartışma mantığı ya da sağduyu ve bilimsel kanıtlarla uyuşan sonuçlara yaklaşmak için soyut ve somut kavramlar üzerinde düşünmeyi de içerir. Bu açıdan daha önceki yazı konularımdan birisi olan yaratıcı düşünmeyi tamamlar.

                 Eleştirel düşünme ile ilgili ilginç bir makale okudum bugün. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitim Teknolojisi bilim dalında görevli Cenk Akbıyık ; eleştirel düşünme eğilimleri ve akademik başarı arasındaki ilişkiyi incelemiş . Akbıyık 'a göre günümüzde bilgi alıp verme yerine düşünmeyi öğrenme önem kazanmaktadır. Bu nedenle modern okullarda düşünen , eleştiren , üreten bilgiye ulaşma yollarını bilen bireyler yetiştirilmeye çalışılmaktadır.

                 Sahip olduğumuz varsayımlar , genellemeler , önyargılar , kalıp düşünceler dünyayı algılayışımızı ve davranış kalıplarımızın oluşum şekillerini etkiler . İnsanlar bir çok durumda bilişsel modellerinin davranışlarını etkilediğinin farkında değildirler. Bu farkındalığın elde edilmesinde eleştirel düşünme önemli bir araçtır. Farklı düşünme biçimlerini tanımak koçlukta değerli bir yaklasımdır. ICF ( International Coach Fedaration) öğrenci koçluğu tanımına bakarsak '' Öğrencilerin performanslarını ve potansiyellerini en üst düzeye çıkartmak amacıyla düşüncelere meydan okuyan ve farklı pespektiflerin ortaya çıkmasını sağlayan yaratıcı bir ortaklık sürecidir.'' şeklinde olduğunu görürüz.

               Genel yetiştirilme tarzımız ve toplumsal bakış açımız eleştirel yaklaşımı sözlü bir saldırı , kişisel fikirlerimizi ve düşünce yapımızı zedeleyen bir tehdit gibi algılamamıza sebep olur.Oysa Cenk Akbıyık makalesinde eleştirel düşünmeyi bakın nasıl tanımlamış :

               '' Epstein'e göre eleştirel düşünme çok fazla bilginin ve bizi ikna etmeye çalışan çok fazla kişinin olduğu dünyaya karşı bir savunmadır. Eleştirel düşünme bilgi üretimini hareket ettiren bir motordur. Demokratik bir toplumda bireylerin eleştirel düşünme ve karar verme becerilerini karşılaştıkları karmaşık sosyal problemlerin çözümünde kullanmaları çok önemlidir. Yapılan çalışmalarda görülmüştür ki bireyler eleştirel düşünme becerisine sahip olabiliyorlar ancak sıra bu beceriyi kullanmaya geldiğinde sıkıntı yaşayabiliyorlar.

                  Kimlerin bu beceriyi kullandığı araştırıldığında ise meraklı olma , açık görüşlü olma , sistematik olma , çözümleyici olma , entellektüel olma , özgüven sahibi olma , doğruyu arama konusunda becerisi olanlara ulaşılmış.''

                 Algıda seçicilik yaparak konuyu öğrencilere bağladığımda , onlar için önemli olanın bu düşünme becerilerini belirledikleri hedefler doğrultusunda gösterebilmeleri olduğunu gördüm. Bireyi ve öğrenciyi başarılı kılan , düşünebilen yapan bilişsel becerilerinden destek alarak sergilediği araştırmaya ve öğrenmeye açıklığı , gerektiğinde alabildiği entellektüel risk ve eleştirel düşünme eğilimidir.

                 Bir problemle karşı karşıya kalan öğrenci ; sorunun asıl sorduğunu anlama , güvenilir kaynaklar kullanma , gerektiğinde parçalara bölme ancak yine de bütüne bağlı kalma , asıl soruyu aklında tutma , olası diğer sonuçları ve sorulması muhtemel soruları da çeşitli bilgi ve kültür düzeylerine göre değerlendirme konusunda beceriler kazandığında temel eleştirel düşünme becerileri konusunda kazanımlar elde etmiş demektir.

                  Yüksek eleştirel düşünme eğilimlerine sahip öğrenciler aşağıdaki derslerde akademik olarak düşük eleştirel düşünme eğilimlerine sahip öğrencilere göre daha başarılı çıkmıştır.

- Matematik
- Türk Dili ve Edebiyatı
- Fizik
- Kimya 
- Biyoloji
- Tarih
- Coğrafya


Kaynak :www.researcgate.net
                




















1 Mart 2016 Salı

KARINCA ŞEKER İNADI İÇİNDE ÖLÜR


               Farklı farklı yoğunluklar yaşayabiliyoruz . Çalışmak değil yoran insanları aslında , gönül yorgunlukları . Gönül yorgunluğu kişiler arasında davranış ve iletişim şekli uyuşmazlıkları kaynaklı yaşanabildiği gibi , bazı karakter özellikleri de karşı tarafta rahatsızlığa sebebiyet verebilir. Bugün istekleri bitmez kişilerden bahsedeceğim. Eminim çoğunuzun çevresinde hep etraflarından almak isteyen, gözü doymaz kişiler vardır.

        Bu kişiler ne verirseniz verin hep daha fazlasını ister . Sizden giderken her şey yolundadır . Asıl fark edilmesi gereken ne kadar alırlarsa alsınlar gözlerinin doymayacağıdır. Göz derken , dolduramadıkları aslında kendi içsel boşluklarıdır. 

        Bu biraz aşırı alışveriş yapanların haline benzer. İhtiyacı olsun olmasın alıp zahiri dünyalarına doldurdukları ,içlerindeki boşluğa ulaşamadığından kısa sürede pişman olup ellerindekinden kurtulmak isterler. Hırs ve açgözlülük pençesinde olanlar da biraz böyledir . Alırken değişik bir ruhsal zevk alsalar da sonra pişman olurlar. Bazıları pişman da olmazlar. Biriktirir , biriktirirler. Bu dürtüsel kontrol bozukluğu bazen çok daha fazlasını kaybetmelerine neden olur . Bir süre sonra açık ettikleri bu karakter özelliklerini fark eden işverenler temkinli yaklaşırlar . Çoğu zaman maddi kayıpları daha fazla olur .Üstelik ne kadar toplarlarsa toplasınlar mutlu olmazlar . Hep daha fazla isterler.

Aslında bu kişilerle muhatap olmak zorunda olanların bilmesi gereken şey profesyonelce sınır koymaktır. Bu kontrol bozukluğuna destek verecek davranışlar işleri daha da karmaşaya sürükler. Çünkü ne kadar cömert davranılırsa bir o kadar isteyeceklerdir.

Ne yazık ki bazen bu kişiler çok yakın aile efradından çıkar . İşte o zaman herhangi bir çalışan gibi sadece işine son vererek de kurtulamazsınız.

   Bu konu ile ilgili özlü sözler konuyu çok daha iyi anlatıyor:

* Açgözlülük her zaman yoksuldur.  HORATİUS

* Açgözlülüğün en kötü yanı iyilik bilmezliğidir . SENECA

* Bu dünya herkesin gereksinimi karşılayabilir , ama hiç kimsenin açgözlüğünü 

gideremez . MAHATMA GANDHİ

* İnsanın büyüklüğü kanaatten gelir. Kişi , zor günlerinde bile açgözlülükten 

uzak kalmalıdır. CICERO

* Açgözlülük ve dünya nimetlerini elde etme hırsı , insanı hakkı olmayan 

şeylere el uzatmaya zorlar. HZ. MEVLANA

* İnsanların hırsı ve açgözlülüğü , mutlu olmamalarının tek nedenidir. FENELON

* Karınca şeker içinde ölür. MALEZYA ATASÖZÜ

* En büyük suçlar , zaruri olanı değil fazla olanı elde etmek için işlenir. ARİSTO 

* Gözü tanede olan kuşun ayağı tuzaktan kurtulmaz . TÜRK ATASÖZÜ

* Açgözlülük fakirliktir , kimseden bir şey beklememek de zenginliktir. Kişi her 

hangi bir şeye göz dikmediği zaman , o şeye muhtaç değildir. HZ. ÖMER (r.a)


KAYNAK : www.reitix.com ,www.güzelsözler.com