28 Nisan 2016 Perşembe

ZAYIFLAMA ÇAYLARINDAKİ TEHLİKE !!!



                            İzmir'in Çiğli ilçesinde internetten aldığı zayıflama çayını içtikten sonra kaybedildiği iddia edilen bir genç kızımız vardı . Zayıflama çaylarını araştırırken aynı şekilde S.N.Ç. 'nin de Konya 'da '' Ünlüler de kullanıyor ''düşüncesi ile internet üzerinden aldığı zayıflama çayını kullandıktan sonra karaciğer yetmezliğine girdiğini ve karaciğer nakli sonrası hayata döndürüldüğünü öğrendikten sonra bu konuyla ilgili aydınlatıcı bir yazı yazmanın zamanı geldi diye düşündüm. 


                    İzmir' deki durumda yaşanan bir kalp krizinden , Konya'daki olayda ise karaciğer yetmezliğinden söz ediliyor . Peki zayıflatacağını iddia ettikleri çaylar nasıl bu kadar tehlikeli olabiliyor?



                     Yıllar evvel beraber acil nöbeti tuttuğumuz doktor bir ablam vardı. Gebeliği sırasında içtiği sallama siyah ve bitki çayları sonrasında karaciğer enzimlerinin çok yükseldiğini söylemişti . Sallama çayların kalitesi ve üretim tarihi çok dikkatli olmanız gereken noktalar . Ben de zaman zaman keyifle içiyorum . Kesinlikle kaliteli ve taze olanlarını tenzih ediyorum.


                   Zayıflama çaylarının içindeki maddeler ya vücuttaki ödemi çözerek ya da antioksidan denilen maddeleri içermeleri sebebiyle metabolizmayı canlandırarak etki gösteriyorlar. Bu etkileri içerdikleri maddelere göre değişiyor. Günde 3-4 bardaktan fazla tüketilmemeleri öneriliyor. Uzun süre raflarda , nemli ve sağlıksız koşullarda bekleyen hazır çaylarda aflatoksin denilen özellikle karaciğere çok toksik olan zehirli maddeler birikebiliyor. Evdeki poşet bitki çaylarınızı da kuru ortamda çok fazla bekletmeden kullanmanız önemli .

                  Aşırı tüketimlerinde kalp hızını etkileyebiliyorlar . Eğer zaten kardiyak gizli bir sıkıntı varsa ağır diyet , egzersiz hallerinde beraberce yetmezlik ve krizleri tetikleyebiliyorlar. Her zaman söylediğim gibi en sağlıklı yaklaşım hastane bünyeleriyle işbirliği içinde çalışan eğitimli diyetisyenlerle beraber zayıflama yolculuğuna çıkmak . Zayıflama çayları etkilerini ve miktarlarını da en doğru şekilde kendilerinden öğrenebilirsiniz.

                 En doğal ve taze ürünlerle üretilen çaylar kekik , yeşil çay , biberiye , mate , funda yaprağı , zencefil, tarçın ve maydonoz gibi besinler içeriyor ve idrar söktürücü , yağ emilimini azaltıcı , sindirimi kolaylaştırıcı , tokluk hissini arttırıcı , kan şekerini düzenleyici etkiler ile kilo vermeye yardımcı oluyorlar. Dikkat edilmesi gereken en önemli nokta bu ürünler kullanılarak yapılacak çayların günlük taze hazırlanması , içilemeyen çayın dökülmesidir. Herhangi bir mide rahatsızlığı yoksa yemeklerden 15 -30 dakika kadar önce içilmeleri uygun olacaktır.

                 Sağlıklı günler dilerim...

                    

                     



14 Nisan 2016 Perşembe

BEŞİKTAŞLILAR ADINA SEVİNÇLİYİM




                    Klasik bir cevap olarak gelmesin . Gerçekten futbol takımı tutmuyorum . Neden takım tuttukları ile ilgili düşüncelerini paylaşanların forumunu okumuştum. Biri diyor ki memleketinin takımını tutmadıkça gerçek taraftar olamazsın . Bir başkası da tuttuğun takımda mutlaka seni temsil eden bir şeyler bulursun. En azından renklerini beğenirsin. Bu konuda çoğunuzun deneyimi ve bilgisi eminim benden fazladır. Spor bilgisi ilgi ile beslediğinden yaş aldıkça spor dallarına olan ilgimde de değişmeler oldu. Eskiden hiç olmazsa büyük futbol takımlarının kadrolarını tanırdım.  Bugün anlatmak istediğim her ne kadar futbol sporu artık çok ilgimi çekmese de herkes gibi ben de Beşiktaşlı taraftarların son günlerdeki sevincini paylaşıyorum.

              Yeniliğin ve gelişimin her güzel türü mutlu eder insanı . Ben de yeni stadyumlarına kavuşmalarını tebrik ediyor ve futbolseverlere hayırlı olsun derken çocukluğuma ait bir anekdot paylaşmak istiyorum.

                   Algıyla ilgili bir yazım vardı . Bloğumu daha yeni açtığımda yazmıştım . Algınız sizin bir şeyi ilk duyduğunuzda , gördüğünüzde , hissettiğinizde ya da dokunduğunuzda ilk yorumlama ve anlamlandırma biçiminiz  ; hafızanız , anılarınız ve o olayı yaşama biçiminizle ilgili olarak biriktirdiklerinizden ilk çağrışım yapan şeydir. Bu olaya bağlarsam benim Beşiktaş denince ilk aklıma gelen rahmetli anneannemin o zar zor çalışan siyah-beyaz televizyonunda ilerleyen yaşına rağmen kaçırmadığı Beşiktaş futbol takımının karşılaşmalarıdır.Heyecanı ve çocuk gibi sevinişleri şaşırtırdı beni. Bu tablo gözümün önüne her geldiğinde gülümserim . Yaşlı bir kadının daha iyi duyabilmek için kulağını siyah - beyaz televizyonuna yaklaştırdığı ve kaçan her gol pozisyonunda söylendiği bir tablo .

              Yeni stadyumları ile beraber Beşiktaş' a başarılar diliyorum. Rahmetli anneannemin ruhaniyetinin de memnun olduğunu umut ediyorum :)

             

8 Nisan 2016 Cuma

ÇOK ÇEŞİTLİ YEMEK KİLO ALDIRIR MI ?



                 Son günlerde farklı beslenme yaklaşımları duyuyorum . Benim burada yapmak istediğim diyet ve zayıflama olarak adlandırılan stratejilerin sağlığımıza olumlu yönlerini alıp sağlıklı beslenme adı altında nasıl kullanılabileceğimizi değerlendirmek .

            Şekerin ve tahılların tamamen diyetten çıkarıldığı beslenme rejimleri var. Şekerin çıkarılma nedeni bağırsaklarda kandida adlı mantarın çoğalmasına neden olup sindirimi olumsuz etkilemesi ve çok az kullanımlarda bile pankreastan insülin hormonu salgılattırarak kan şeker dengesini bozması. Bir de besin allerjisi konusu var . Tahılların çıkarılma amacı da genetiklerindeki değişmeler sonrasında allerji oranlarının artması. Bunu başka bir yazıda uzun uzun paylaşalım. Çünkü biz kilo almayı hep tek bir sorun olarak algılayıp çözüme odaklanıyoruz. Ama kilo almanın asıl nedeni bulunup bu sonuca ulaştıran asıl nedenler aydınlatılır ve bunlar üzerinde davranış değişikliği yapılabilirse kilo vermekten ziyade sağlıklı beslenme ve boy kilo arasındaki uyum , aynı zamanda kas - yağ dokusu oranları sağlıklı oranlarda tutulabilecektir.

           Her zaman söylediğim '' DENGE '' kavramı sağlığın ve beslenme- egzersiz çarkının da en önemli noktası. Örneğin dişi cinsiyetteysek ve tüm dokularımızı kasa çevirirsek yağda eriyen ve saklanan östrojen adlı kadınlık hormonumuz aşırı azalacak testesteron adlı erkeklik hormonunun artması ile başka sağlık sorunları yaşayacağız . Öte yandan aşırı yağ dokusu ile de yaşamımıza belli kanser türleri başta olmak üzere şeker hastalığını , kalp - damar sorunlarını çağıracağız. 

            Bu sebeple başlarken kararımız '' SAĞLIKLI VE DENGELİ YAŞAM '' olmalı! Bu büyük vizyona kattığımız her sağlıklı yaklaşım bizi germeden , yavaş yavaş daha iyiye yaklaştıracaktır. Çiğneyerek zayıfla 1 ve 2 yazı dizime gösterilen ilgiden aslında herkesin bu konuda benim gibi aydınlanmaya ihtiyacı olduğunu anladım .

            Bu ana vizyon çatısında bugün de karışık beslenmenin yarattığı sindirim ve sağlık sorunlarından bahsetmek isterim. Karışık beslenmenin vücudumuzda parçalanması gereken besinlerin ihtiyaç duyduğu zıt enzimler nedeniyle sıkıntı yaşattığı bilinir. Bu zıtlık, enzimlerin üretilmesine engel olur ya da üretilen enzimlerin birbirini yok etmesine sebep olur ve yenen yemek sindirilmeden mayalanmaya veya çürümeye başlar. Bu midede saatler süren bir işlemdir ve bağırsaklarda da devam eder. Yemekten sonra kan değerlerine bakıldığında lökosit(akyuvar) isimli savunma hücrelerinin kanda yüksek değerlerde tespit edilmesinin sebebi budur.

            Çürüme veya mayalanma sonrasında oluşan zehirli ve asitli kalıntılar bağırsaklarda yaşayan faydalı mikropları öldürür , buradaki sinir uçlarını zedeleyerek bağırsakların hareketini zayıflatır. Bunun sonucunda da hiç istemediğimiz şişkinlik ve kabızlık şikayetleri ortaya çıkar. Beslenme düzenindeki karbonhidratlar ile beraber proteinlerin aşırı tüketimi ya da süt ürünleri ile beraber tüketilen balık ve karışık et , farklı cinslerden yağların bir arada alınımı gibi hatalar devam ettikçe bağırsak duvarları aynen kanalizasyon boruları gibi zehirli , yağlı atıklarla kaplanır , genişler ve cepler oluşur. Hatta iyice ilerlediğinde taşlaşmış atıklarla dolar. 

             Bağırsakların içinde asıl görevi bu zehirli atıkların kana karışmasını engelleyip dışkılama yoluyla göndermek olan tüycükler vardır. İşte ağır ve karışık beslenme sonucu oluşan çürüme ve asit artımı bu tüycükleri de zedeler . Sonuçta asıl dolaşıma katılmaması gereken atıklar sızmaya başlar.Beslenme hataları çok uzun süre devam ettiğinde kana karışan bu zehirli asit yüklü atıklar hücreler içerisine sızacak düzeylere erişir ve hücreyi koruyan mekanizmalara da zarar verirler. Hücrenin enerji üretimi ve diğer faaliyetleri zarar görmeye başladığında , etkilenen bölgeye göre değişen hastalık semptomları gün yüzüne çıkar. Yani yediğimiz halde kendimizi enerjisiz hissederiz . Bunun için yeriz. Ancak doğru beslenmediğimizde girdiğimiz kısır döngü bizi daha da enerjisiz hissettirir ve üstelik hasta eder.

Devamı gelecek sevgilerimle...

            

5 Nisan 2016 Salı

NE SÜPERSİN NE DE BATMAN !

                   

              Size de olur mu? Bazen tek bir cümle uzun uzun düşündürür beni...Gün içinde sık sık aklıma gelir. Geçenlerde izlediğim bir film sonrası da aynı şey oldu. '' Çok küçük iyilikler yap kendine ve etrafındaki tüm canlılara '' dedi ana kahraman ... Sadece çok küçük iyilikler hepsi bu...

             Bu cümleden sonra istemsiz şekilde buna odaklandım. Önce kendimi iyilik noktasında kurtarıcı olmanın ağırlığının altında buldum. Çıkman lazım dedim oradan kendi kendime . Başkalarını , hayvanları ve bitkileri her zaman önemsedim. Yardımseverliğin de birincil değerim olmadığını koçluk eğitimlerim sayesinde biliyordum. Sanki içimde onurlandırılmayı bekleyen evrensel sevgi ve merhamet duygumdu. O halde duygularımı ve değerlerimi nasıl dengeleyecektim ? 

             İnsanların başına gelenlere çok üzülenler vardır .Vicdanlı davranmanın ötesinde olayları fazlaca içselleştirirler. En yakını yaşamışcasına kendi hayatlarını darmadağın edebilirler. Eleştirdiğimi düşünmeyin. Böyle davranmaktan içten içe gurur duyduklarını bilirim. Bu kendilerini başarılı hissetmelerini de sağlar bir açıdan. Hissettiklerini biliyorum çünkü ben de onlardan biriydim...

             Çocukken bir olaya çok aşırı üzüldüğümü ve saatlerce ağladığımı hatırlıyorum. O zaman rahmetli anneannem omuzlarımdan tutup bana şöyle demişti . Sen onları yaratandan daha mı merhametlisin ? Bu söz bende ciddi farkındalık uyandırmış olmalı ki hiç unutmadım. Aslında taşıyamayacağın kadarını yüklenme diyordu bir taraftan. Sadece insansın. Süper kahraman değil !

            Belki de yazının başında anlattığım teklif ihtiyacım olduğu için dikkatimi çekmişti. Küçük iyiliklerle başlamalıydım. Çok küçük iyilik nasıl olurdu ki ? Hep şartlanmış bilinçaltımız başkaları için yaşa telkinlerine . Kendini düşünme . Bencillik dünyanın en kötü şeyidir. Sonra başka bir akımla karşılaştık . Mutluluk içinden başlar. Önce sen değerlisin ! Peki bunun sınırı nerede ? İnsan hem kendisi hem de başkaları için yaşayamaz mı ? Çok küçük iyilikler tavsiyesi bu denge için verilmiş olabilir miydi yoksa ?

           Tam bu noktada yine bir film karesi geldi aklıma . Asıl adam sürekli ödül alan bir reklam şirketinde yönetici ve hisse sahibi. Çalıştığı yer kıran kırana hayatta kalma mücadelesinin olduğu bir yer. Bencillik ve şirkette var olma mücadelesi had safhada. Sürekli günü birlik ilişkiler yaşıyor . Sonra bir kadınla yaşamı kesişiyor. Kadın aynı yazının başındaki gibi sadece küçük iyilikler yapan birisi. İlginç olan bunu bilinçli yapmıyor . İçinden geliveriyor . Örneğin böyle egosu yüksek bir adamla romantik bir yemek yerken topuğuna tuvalet kağıdı takılmış bir kadını fark ettiği an kalkıyor ve kadını o halden kurtarıyor. Bu dikkatini çekiyor adamın . Kendisine ve çevresindekilere bambaşka bir gözle bakmasını sağlıyor. Varlığın ve başarının zirvesinde ne kadar mutsuz olduğunu anlıyor . Hep daha fazlasını istediğinin...

            Sabah bu düşüncelerle geldim işe. Asansöre yetişmeye çalışırken asansörün içindeki kadınla sadece bir an için göz göze geldik . Geldiğimi fark ettiği halde müdahale etmemeyi tercih etti ve tek başına çıktı yukarıya.  Onun aklından geçeni bilemem ama ben durmadığı için teşekkür ettim içimden ona . Çünkü asansörü beklerken düşünecek zamanım oldu . Yapabilseydi bu küçük bir iyilik olacaktı :)


             


              

4 Nisan 2016 Pazartesi

ZİHİNSEL KONTROL - 2





4-Kontrol edemedikleri şeylere odaklanmazlar

             ''Eşimden ya da çocuklarımdan haber alamadığımda günüm zehir oluyor. Sırf bu kontrol takıntım yüzünden psikolojik destek almaya başladım.'' Bir tanıdığımın sarf ettiği bu cümlesi geliverdi aklıma. Evet her şeyde olduğu gibi hayatın her noktasını kontrol etme isteği de zihinsel kontrolü azaltan davranışlardan. Bu şekilde davranan kişiler uzmanlara göre aslında kendi endişelerini kontrol edemediklerinden çevrelerini kontrol etmek istiyorlar.

5-Herkesi memnun etmeye çalışmazlar

            Bunu zaman zaman yaptığımı fark ediyorum . Başkalarını memnun etme odaklı yaşamak zihinsel olarak gücümüzü çok azaltıyormuş . Çünkü bu bir süre sonra kolay manipüle edilmemize ve kendi asıl istediğimiz şeyleri ertelememize sebep oluyormuş.

6-Risk alırlar

           Bu konuda hepimizin anlatabileceği örnekler vardır. Keşke o zaman şimdiki aklım olsaydı... Keşke biraz daha cesaretli davransaydım...Keşke konuşsaydım... Dikkat ederseniz sırf bununla ilgili bir sürü film senaryosu yazılmıştır. Hatta bazıları her iki seçeneği de sonlandırır . Cesaretin ve risk almanın önemini adeta izleyinin gözüne sokar.

7-Geçmişe takılıp kalmazlar

          Geçmişin bize tek yardımı hatalardan ders çıkarmak. Bunun dışında tekrar tekrar aynı olay etrafında geçmişte dönmek yerine farklı bir bakış açısından bakmamızı sağlayacak destekler bulabiliriz. Profesyonel koçluk desteği almak gibi .

8-Aynı hatayı defalarca yapmazlar

         Bu aslında bir önceki maddenin sonucudur.

9-Başkalarının başarılarını kıskanmazlar ve başarısızlık sonrası hemen pes etmezler

           Son günlerde başarısızlık üzerne yapılmış bir paylaşım vardı . Edison 'un kaç deneme sonrası elektiriği bulduğu üzerine. Düşünün başarısızlık onu yıldırtsaydı şu an nelerimiz eksik kalacaktı ?

10- Yalnız kalmaktan korkmazlar

         Yalnız çalışmanın odaklanmakta etkin olduğu görülmüş . Yaratıcılığı geliştirdiği , empati yeteneğini güçlendirdiği , zihinsel sağlığı olumlu etkilediği ispatlanmış .

11-Hayatın kendilerine bir şey borçlu olduğunu düşünmezler ve eylemlerinin ardından hemen sonuç beklemezler.

       Zihinsel kontrol mekanizması sağlıklı olan insanlar başkalarının hayatları yerine kendilerine odaklanarak bunu başarırlar. Sabırsızlık ve acelecilik ise tam tersi zihinsel kontrolü zayıflatarak asıl hedefe ulaşmayı tam tersi mekanizmalarla geciktirir.