Bir adam , en iyi kumaştan bir elbiselik almış. Kıyafet diktirecekmiş. Tanıdıkları
demiş ki ; '' Bu civardaki terziler biraz kötü nam salmıştır. Kumaş çalarlar. Kumaşına yazık ,
elbisen de daracık olur.''
Adam kıymetli kumaşı almış , bir terziye gitmiş . Kumaşı masaya koymuş .
'' Ölçümü alıp , kumaşı biçiniz.'' demiş. Terzi baş üstüne deyip , işe koyulmuş . Bu arada
müşterisini eğlendirmek için bir şeyler anlatmış . Adam başlamış gülmeye . Öyle gülmüş ki
gözleri yaşarmış. Terzi bir parça kumaşı kesip , tezgahın altına atmış . Sonra bir fıkra daha
anlatmış. Adam kasıklarını tuta tuta gülmüş . Terzi , bir parça daha kumaş kesip saklamış .
Tekrar onu eğlendirecek bir şeyler anlatmış . Adam gülmekten neredeyse yerlere yatacakmış .
Terzi bir anda ciddileşmiş ve demiş ki : '' Be adam , o kadar güldün ve eğlendin ki , neredeyse
bu kumaştan sana bir elbise çıkmayacak ! ''
Adam o zaman gerçeği anlamış . '' Öyle ya , ben kumaşı çaldırmamak için burada
bulunuyorum . Ama gülmekten malıma sahip çıkamadım . '' diye üzülmüş .
Hz. Mevlana diyor ki :
'' Senin ömrün bir kıymetli kumaş gibidir . Onu çaldırmak istemeyenler dahi , eğlencelere
dalıp yine çaldırıyor . 80 sene yaşayan insan son günlerinde '' Eyvah ! ömrüm kuş tüyü gibi
uçmuş kuş tüyü gibi uçup gitmiş ! '' der...
Kendi adıma eğlenerek ve mutlu olarak bu yaşamı yaşamanın yaptığımız her işe olumlu katma değer sağladığını düşünürüm. Burada anlatılan işimize eğlence katmak yerine eğlenmekten asıl yapmamız gerekenleri unutmak . Hz. Mevlana dengeyi bozduğumuzda ve eğlenceyi fazlaya kaçırdığımızda başımıza gelecekleri mükemmel bir hikaye ile ders niteliğinde aktarmış .
Her dakikasını ve anını hakkıyla değerlendirdiğimiz yaşamlar duasıyla ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder