Günümüzde duygusal zeka kavramını duymayan pek kalmadı . Örneğin Daniel Goleman , duygusal özdenetimin önemini anlattığı '' Duygusal Zeka '' kitabında duygularla ilgili en önemli keşiflerden biri olarak LeDoux' un ''Amigdala'' ile ilgili çalışmasını göstermektedir. Bu çalışmada amigdalanın duygusal bir gözcü olarak beyne korsanlık yaptırabileceği ispatlanmıştır. Bu ne demektir?
Yapılan araştırmada ; göz ya da kulaktan gelen duyu sinyallerinin önce talamusa ( belli bir işi gerçekleştirmek için davranışların şekillendiği yer ), oradan da tek bir sinirsel bağlantı ( sinaps ) ile amigdalaya ulaştığı anlaşılmıştır . Talamustan gelen bir ikinci sinyal de düşünen beyin olan neokortekse gider. Bu dallanma amigdalanın neokorteksten önce tepki vermesine neden olur.
Duygusal farkındalık için bilimsel ilerleyelim derken kaybolmayalım da tabii :) Yazıyı şöyle örnekleyerek açalım . Duygular bir kere ortaya çıktığında aklı temsil eden beyin bölümünden önce badem kadar küçük iki amigdala en ilkel ve en güçlü tepkileri ortaya çıkaracak şekilde çalışır.
Öfkesi kabardı !
Sinirleri boşaldı !
Bir anda dondu kaldı !
Şok oldu !
Günlük yaşamda kullandığımız bu deyimler aslında hep bu sinirsel aksın gerçekleşmesi sonucu yaşanır. Yani bazı duygusal tepkiler ve duygusal anılar hiç bir bilişsel katkı olmadan ortaya çıkabilir . Bu algısal seçiciliğimiz kadar ilk anda algıladığımız şeyden bilinçsizce hoşlanıp hoşlanmadığımıza karar verdiğimiz '' ilk izlenim '' saniyeleri için de işleyen bir süreçtir.
O zaman bizler ne yapmalıyız ? Belki de yapılabilecek şey duygusal belleğin saklandığı yer olan amigdalayı zaman zaman gönderdiği acil mesajları sırasında yönetebilmektir. Bugün ve şu anda olanlara geçmiş tecrübeleri ile öğrenilmiş düşünceler , duygular ve tepkilerle karşılık vermemiz için amigdalayı uyaran olaylarda bir es verip olayla ilgiyi asıl çıkaracak merkeze '' Hipokampüse '' alan açabilmektir. Hipokampüs yaşanmış olayla ilgili bilgiyi çıkarırken , amigdala aynı bilginin duygusal değeri olup olmadığını belirler.
Duygusal kazaların yaşanmasında da bu kısa devrenin sonucu olan duyguların düşüncelerden önce gelişmesi yatar. Amigdalanın duygusal bir durumda hemen tepkime başlattığı noktada şunu yapabilmek değerlidir : '' AMİGDALA ÇIK ARADAN ! '' Tam bu noktada imdada yaşanan korku ve öfke patlamasında hisleri idare edici özelliği ile '' Prefrontal Korteks '' yetişir.
Preferontal korteks tabiri caizse ateşe su dökerek amigdala ve limbik sistemin yarattığı kaosu analitik yaklaşımı ile düzene sokar. Eskilerin '' Basiretim bağlandı '' diyerek ifade ettiği ; duygusal beyin dilinde yaşanan o kadar acil bir duygusal durumdu ki prefrontal korteks devreye giremedi demektir bir açıdan ...
Bir sürü canlı türü için hayatta kalmayı sağlayan saldır ya da kaç şeklinde davranış modeline dönüşen bu ilkel tepki dünyanın efendisi insanoğlunda gelişmişliğine yakışır ölçüde duygusal tepkilerle yaşanır. Hatta en gelişmişleri amigdalalarını dürten bir durumla karşılaştıklarında şöyle bir durup kendilerine sorar ve adeta bir tazı gibi duygunun izini sürerler . '' Burada beni kızdıran gerçekte tam olarak neydi ? ''
Etrafınıza şöyle bir baktığınızda bazı insanların trafikteki öfkeleri , bezdirici alınganlıkları , aşırı duygusal ve ani tepkileri , ağlama krizleri gibi bir sürü hal sanki prefrontal korteksin o an hakim olan amigdalaya ikna ediciliği , derin bir nefes almayı , empati kurmayı , basireti telkin ettiği ve sanki şu şarkıyı söylediği zamanlardır :
'' Biraz da anla beni
Hak ver böyle dememe .
Bırak şu çocukluğu ,
Pişman etme sevmeme.
Büyümeyen bebeksin ,
Ninniye alışmışsın.
Öldürüp mahvederken ,
Gülmeye alışmışsın.
Benliğini ara bul ;
Yaşına yakış artık !
Uğrunda yandı bir kul ,
Gerçeğe alış artık. ''
Söz : Günay Cantürk Müzik : Cengiz Kurtoğlu
Devam edecek :) :) :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder