3 Ağustos 2015 Pazartesi

KOÇLAR İÇİN - 2



             DEPRESYON MU ? ÜZÜNTÜ MÜ ?

                Bu yazı özellikle profesyonel koçluk mesleğini uygulayan meslektaşlarım için depresyon farkındalığını arttırmak için yazılmıştır. 
              “Depresyon tedavi edilmediğinde  sızısı hiç geçmeyen bir çürük gibidir. Zihindeki bir yara. Sızladığı noktaya dokunmaman gerekir bir tek. O yine de hep oradadır”  Edebiyat dünyasından depresyonun çarpıcı bir tarifi...          
                Koç olarak danışanımızda çok bariz bir motivasyon , hareket ,istek ve aksiyon eksikliği farkettiğimizde depresyon aklımıza gelmelidir. Tabiiki bizler hastalık aramıyor ve teşhis koymuyoruz ancak özellikle daha ön görüşme sırasında koçun farkındalığının bu konuda yüksek olması aksine her iki taraf için de ilerlemeyi engelleyen bu durumun daha baştan ortaya çıkarılmasına da yarayabilir. Her zaman dediğim gibi her hal her kişide farklı algılanır ve yaşanır. Ön görüşme sırasında farkedilmese de ilerleyen seanslarda genellikle bariz motivasyon eksikliği ve aksiyon alamama hali vardır.


                Majör depresyon veya klinik depresyon, normal günlük yaşamınızı engelleyebilir. Depresif semptomlar ızdıraba veya fonksiyon bozukluğuna sebep olur. Klinik depresyonda belirtiler kendiliğinden oluşur, ilaç yan etkisi veya uyuşturucu bağımlılığı ya da hipotiroidi gibi tıbbi durumlar sonucu ortaya çıkmaz.

               Üzüntü depresyondan beyindeki salgılanan kimyasallar açısından çok farklıdır. 
Hepimizin zaman zaman yaşadığı hüzün ve üzüntü insan olmanın bir parçası, can sıkıcı durumlar karşısında ortaya çıkan doğal bir tepkidir. Hepimiz hayatımızın bir noktasında üzüntü yaşarız. Fakat depresyon mutsuz bir ruh halinden çok daha fazla belirtiye sahip olan fiziksel bir hastalıktır. Depresyon ve üzüntü arasındaki fark nedir? 

                Depresyonda olan bir kişi, hissettiği kasvetli duygular için çoğunlukla mantıklı bir neden bulamaz. İyi niyetli arkadaşların ve ailenin verdiği , ‘’Kendini toplamalısın” tavsiyeleri, kişinin yalnızca daha fazla hayal kırıklığı hissetmesine yol açar, çünkü bu, bir şeker hastasının, pankreasının daha fazla insülin salgılamasının istenmesi gibi bir şeydir.   

             Üzüntü ise, kişi sorunlarını kabullendiğinde kaybolan geçici bir duygudur. Depresyon haftalar, aylar, hatta yıllar sürebilir. Üzgün insan kendini kötü hisseder ancak hayatına devam edebilir. Üzüntü halinde kişinin gündemi doğrultusunda koçluk görüşmesi yapılabilir. En azından kişinin yaşadığı olayla ilgili yaşadığı duygu durumunu ortaya çıkaran davranış ve danışanın isteği halinde bu davranış paterninin değişimi ile ilgili görüşülebilir..Depresyonda olan insan ise kendini bunalmış ve umutsuz hisseder. Beyin kimyasal salgı oranları düzelmeden düşüncelerin sağlıklı olmasını beklemek zordur. Bu nedenle olumsuz düşünceye meydan okuyan koçluk teknikleri uygun olmayacaktır.
          


               Ağır bir depresif bozukluk çeken bir insan, en az iki haftalık bir dönem boyunca devamlı olarak  ya depresif bir ruh halinde olur ya da günlük faaliyetlere karşı bir ilgi ve istek kaybı yaşar. Bu ruh hali, kişinin her zamanki ruh durumundaki bir değişiklik değilse ve kişinin günlük yaşamındaki işleyişini zayıflatıyorsa, bu depresyon belirtisi olabilir. 

               Uyuşturucu, alkol ya da medikal ilaç gibi maddelerin neden olduğu ya da genel bir tıbbi durumdan ortaya çıkan depresif ruh hali, ağır bir depresif bozukluk değildir. Bu genelde geçici bir durumdur. 

                Sevilen birinin ölümünün ardından tutulan yas durumunda, eğer belirtiler, 2 aydan fazla zamandır devam ediyorsa ya da belirgin bir işlevsel bozukluk; kişinin saplantılı bir biçimde değersiz olduğunu düşünmesi, intihar düşüncesi, psikotik belirtiler (hezeyan-sanrı belirtileri), psikomotor (beyin-vücut koordinasyonundaki) gerilik gibi özelliklerle öne çıkıyorsa, ağır depresif bozukluk söz konusu olabilir.  

             Eğer kişi daha önceden, iki uçlu duygu durumu (bipolar durum) yaşamışsa ya depresif ruh hali, daha çok şizoafektif bir bozukluğun (kişinin halüsinasyon, duygu durum değişiklikleri ve depresyon gibi belirtiler yaşamasına neden olan zihinsel bir rahatsızlık) belirtisiyse ve şizofreninin üzerine eklenmemişse, böyle durumlarda ağır depresif bozukluk teşhisi konamaz. Depresyon belirtileri nelerdir



!!!Aşağıdaki belirtilerden 5 tanesi ya da daha fazlası danışanınız tarafından size aksettiğinde öncelikle bir psikoloğa yönlendirmeniz doğru olacaktır. Çünkü depresyon varlığında koçluğun en önemli sonuç yetkinliklerinden hareket ,  aksiyon ve değişim isteksizlik ,azalmış enerji ve motivasyon eksikliği nedeniyle gözlemlenemeyecektir.


  • Günün çoğunda ve neredeyse her gün depresif bir ruh haline sahipseniz, kendinizi sürekli üzgün ya da boş hissediyor veya çevrenizdeki insanlar bunun farkına varıyorsa (örneğin sürekli ağlamaklı ya da dertli görünüyorsanız),
  • Neredeyse her gün ve günün çoğunda, günlük aktivitelerin hepsine ya da çoğuna karşı belirgin bir ilgi ve istek azalmanız varsa,
  • Belirgin kilo değişimleri (örneğin bir ayda vücut ağırlığının %5 artması ya da azalması), ya da neredeyse her gün iştah azalması ya da artması yaşıyorsanız,
  • Her gün gözlemlenen uykusuzluk ya da aşırı uyuma halindeyseniz,
  • Neredeyse her gün psikomotor heyecan ya da geriliği hissediyorsanız,
  • Hemen hemen her gün aşırı yorgunluk ve enerji kaybı yaşıyorsanız,
  • Sürekli, değersizlik ya da aşırı ve yersiz suçluluk hissi duyuyorsanız,
  • Her gün belli konularda kararsızlık yaşıyor ya da düşünme ve odaklanma yeteneğiniz azalıyorsa,
  • Sürekli ölümü düşünme, yinelenen intihar düşünceleri ya da intihar teşebbüsü gibi durumlar söz konusuysa, bütün bu belirtiler, depresyon yaşadığınızı gösterebilir.   !!!DEPRESYONDAKİ EN TEHLİKELİ DÖNEM
Koç arkadaşlarımın özellikle dikkat etmelerini istediğim bir nokta depresyon tanısı almış hastalardaki intihar olayının en sık olduğu dönem düzenli ilaç kullanmaya başladıkları ilk 3 ay!

                  EN DOĞRUSU DEPRESYON VE İLAÇ KULLANIMI VARLIĞINDA BEYİN KİMYASALLERİNİN NORMALLEŞME SÜRECİ OLAN 3-4 AYIN GEÇİRİLMİŞ OLMASIDIR.

                  BAZI DURUMLARDA KAR ZARAR DURUMU YAPILARAK KİŞİYE ÇOK UZUN SÜRE ANTİDEPRESAN DEVAM ETTİRİLİR. Bu aynen şeker hastasının insülin yardımı ile yediklerinden yararlanmasına benzer. Sonuçta Serotonin - Dopamin aksı dengede tutulmaya çalışılır. Böyle durumlarda danışanın psikiyatristinin onayı ile istenilen konuda koçluk yapılabilir. Kronik depresyon varlığı hayattan soyutlanmak demek değildir. Aksine depresyonda yaşanılan değersizlik ve işe yaramazlık hissi potansiyel gücün farkına varılması ile aşılabilecek bir durumdur .Tekrar altını çizmek istediğim nokta psikiyatrist onayı ve eşliğinde...
     
             '' Depresyonda iken karanlık düşünceler aklından geçiyor ama aklından geçenleri hayata geçirmeye gücün yok. Bütün gün yatıyorsun zaten. Anti depresan almaya başladıktan sonra ise karanlık düşünceler hâlâ aklında ve artık onları gerçekleştirecek enerjiyi kendinde bulabiliyorsun”. Depresyon tanısı almış birinin bu cümleleri neden ilk ilaç alımında daha çok intihar olayları olduğunu açıklıyor . Düşünce yapısı hala bozuk ancak gerçekleştirmeye ancak güç bulabiliyor. Bu nedenle ilaç kullanımı başlangıç tarihini sormak çok önemli !!!          
               Burada günlük hayatta sıklıkla yanlış kullanıla  melankoli kavramına da kısaca değinmek gerek.Melankoli aslında çok ciddi ve ağır bir depresif haldir. Tam bir hiçlik hali yaşanır. Yakınını kaybetmişcesine derin bir acı , keder ve mutsuzluk halinin yaşandığı bu durumu başka bir yazıda ayrıntısıyla inceleyelim isterseniz... 

                          
                   Şu örneğe dikkat! '' On küsur sene önce sevdiğim adamı beni sevmeye razı edememenin üzüntüsüne dayanamadığım (dayanamadığımı düşündüğüm) için bir psikoloğa gitmiştim. Tatlı bir kadındı. “Sen ne akıllı, güzel bir kadınsın , neden  bu ilişkinin peşini bırakmıyorsun?”ile başlamıştı. Ama zaten o sıralar aklı selim bütün hısım akraba ile arkadaşlar ve hatta sakin anlarımda ben bile kendime bu sözleri söylüyordum. Ben psikoloğa “Bu adamı kendime nasıl aşık ederim?”i konuşmaya değil, bu obsesyondan nasıl kurtulacağımı öğrenmeye gitmiştim. Kıpkırmızı gözlerle “hayır hayır, ben onu bırakamam. çok acır, çok acıyor zaten huhuhuhuuu” larıma başlayınca tatlı psikolog hanım gülümseyerek bana, kendimi iyi hissettirecek bir ilaç kullanmayı düşünür müyüm diye sordu. Sonrası cart ilaç ! '' 
                   Ayrılık acısı nedeniyle aşırı üzüntü yaşama hali ...Buradaki asıl yanlış psikologlar tek başına ilaç başlamaya karar veremez ve YAZAMAZ! Doğru etik ilkelerle çalışan ve psikoterapi ile çok güzel sonuçlar alan psikologları tenzih ediyorum. Çünkü onların yapacakları doğru davranış ilaç gereksinimi düşündüklerinde PSİKİYATRİSTE YÖNLENDİRMEKTİR !!!
                 Profesyonel bir koç ise sizi '' NEDEN ? '' diye de yargılamaz...İstediğiniz noktaya varma yolculuğunda size yol arkadaşı olur ve bu yolculuğun etik ahlak ilkelerine son derece hakimdir...ICF Koçlarının farkı burada ortaya çıkmaktadır. Onlar sınırlarını gayet iyi bilirler...
                “Hepimizin bir düştüğü günler vardır. Kendimizi keyifsiz ve moralsiz hissettiğimiz günler. Havadan kaynaklanabilir ya da o gün kendimizi şişman hissediyoruzdur ya da herşey ters gidiyordur.  Ben böyle günlerin zıt kavramlarla idrak eden sinir sistemimiz için çok gerekli uyaranlar olduğunu düşünüyorum. İnanın neşeli kahkahalı zamanlar kadar , moralsiz anlara da ihtiyaç var. Aç damardan arabeski şaka şaka  :) :) :) 
              HEPİMİZE HER HALİYLE GERÇEKTEN FARKEDEREK YAŞADIĞIMIZ ZAMAN DİLİMLERİ , BU DİLİMLERİ FARKETMEMİZ  ve ETTİRMEMİZ İÇİNDE HARİKA KOÇLUK SEANSLARI DİLERİM...KOÇ&DR AYŞEN ÇANKAYA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder