14 Eylül 2015 Pazartesi

DUYGUSAL DÜRTÜLER NE KADAR KONTROL EDİLEBİLİR ?



Geçenlerde not aldığım bir cümleyi buldum . Nerede okudum hiç hatırlamıyorum . Genelde böyle yaparım .Beni çok etkileyen bir not ya da söz bulduğumda ilk bulduğum kağıda yazar ne yazık ki bir çoğunu da kaybederim. Aslında son zamanlarda akıllı telefonun evernote özelliğini de kullanmaya başladım ama hala eski alışkanlık not kağıtları bir süre daha kullanımımda olacak gibi . Neyse cümle şu :

'' GERÇEK CESARET DUYGUSAL DEĞİL ZİHİNSEL BİR BECERİDİR ''

Nota şöyle bir cümle daha eklemişim : Nörolojik olarak bu duygusal limbik dürtülerin beyninizin düşünsel ( neokorteks ) bölgesi tarafından kontrol edilebileceği anlamına gelir .

Aslında bu cümle tıbbi açıdan açılması gereken tabirler içerse de hepimizin yararına ortak bir anlam çıkmaktadır . DUYGULARIMIZIN FARKINDA OLURSAK KONTROL DE EDEBİLİRİZ !

Duygusal farkındalık duygu kontrolünü sağlıyorsa beynimizin duygusallıkla ilgili tarafını fazla kafa karıştırmadan tanımakta fayda var sanıyorum .Açıkcası bu yazı da önce kendi farkındalığımı düşünürken okuyabildiğim çok yararlı bilgileri paylaşmak niyetinden doğdu .Çok uzun olursa kesip devamını yayınlama niyetindeyim . Açıkcası bazı ağır konularda BÖL - PARÇALA-YUT taktiği çok iyi sonuçlar vermekte :)

Önce şu sorulara yanıt arayalım:

Duygularımız nedir ? Nasıl oluşurlar ?

Duygu bireyin ruh halinde biyokimyasal ( içsel ) ve çevresel tesirlerle etkileşiminden doğan kişiye özgü kompleks psikofizyolojik değişimlerdir. Bu yüzden pek çok bilim dalı ve sanat biçimi tarafından malzeme yapılmıştır. Korku sineması diye bir sektör var mesela . Pek çok reklam duyguları harekete geçirerek ekonomik amaçlara hizmet eder . 




 Kişiye özgü kavramını hepiniz çeşitli örneklerle tecrübe etmişsinizdir. Çocukken arkadaşlarımla korku filmine gitmiştik . El ele tutuşmuştuk . Sözüm ona korkmadığımızı , cesaretimizi birbirimize ispatlama yarışındaydık . Sağ ve sol elimi istemsizce sıkan ve terlemesinden heyecanının derecesini hissettiğim arkadaşlarımı değerlendirirken kendimi de kontrol ediyordum . Evet başlarda gerilmiştim ama canavara tutulan tepe mikrofonunu kadrajda gördüğüm anda korku filmi yerini komediye bırakmış oldu bende. Korkmaya devam eden arkadaşımsa hala terli terli elimi sıkıyordu. Diğerine göre daha çok korktuğu açıktı . 

Bir ikinci örnek eşimle izlediğimiz bir filme verdiğimiz tamamen zıt duygusal tepkilerdi . Ben kadın oyuncu ile özdeşleşmiş olmanın duygusal yükü ile gözyaşı dökerken , o pragmatik şekilde olayları hayatımıza yansıtıp çözümlüyordu ve bunu yaparken duygularının etkisinde olmadığı çok belliydi.

Hepimizin beyin kimyası , protein sarmal yapısı , nöronal bağlantı ağı , doğumundan ölümüne maruz kaldığı uyaranlar farklı farklıdır. Bu temel farklılıklar her duruma herkesin farklı duygusal tepkiler vermesinin de cevabını verir biraz .

Faklı cinslerde inancı sağlamlaştıran toplumsal şartlanmalar da cabası . Hani deriz ya erkekler ağlamaz. Kadınlar sulugözdür vs ,vs.

Bu noktadan sonra biraz daha bilimsel ilerleyelim isterim.
Duygusal farkındalığınızı arttırmanın temeli duygusal beynin iç bağlantılarını , duygusal verileri nasıl işlediğini ve beynin bilişsel veya düşünme kısmıyla bağlantı kurmada niçin önemli olduğunu bilmektir . Beyni duygusal açıdan tanımaya bir sonraki yazıda devam edelim :)



     

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder